Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

SELÇUKLU’DAN BUGÜNE KIZILBEY VAKFI -1

Merhabalar,
Sizlere bu yazımda Cumhuriyetimizin kuruluşuna çok önemli katkıları olan bir vakıftan bahsedeceğim.

Kızılbey Vakfı 13. yy başlarında Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubat döneminde Büyük Anadolu Valisi, Beylerbeyi Kızılbey tarafından kurulmuştur.
Resmi kayıtlardan ve kalan eserlerden kuruluş tarihinin 1220 yılı olduğu anlaşılmaktadır.
Vakfın günümüze kalan en önemli eserleri Kızılbey cami, medresesi (1926’de yıkılır) ve Akköprü'dür. Caminin kapı ve minberi bugün Ankara Etnografya müzesinde sergilenmektedir.
Vakıf Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet’e geçişte önemli görevler üstlenmiş olup, ilk Meclisin kurulması için araziyi kendi taşınmazlarından tahsis etmiştir.

Ankara’nın bugünkü Ulus ve civarı vakfın taşınmazları arasında olup, Cumhuriyetin ilk yıllarında birçok kamu kuruluşlarının kurulması için buradaki arazileri devlete hibe etmiştir.
Bunların arasında İlk TBMM binası, Sayıştay Binası, Merkez Bankası Genel Müdürlüğü, Osmanlı Bankası Genel Müdürlüğü, Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü, PTT Genel Müdürlüğü, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Etnografya müzesi, Ankara Palas Oteli, Stad Oteli, 100. Yıl Çarşısı, Kızılbey Vergi Dairesi gibi birçok binanın arazisi bulunmaktadır.

Kızılbey Vakfı Osmanlı’dan devir olan Mülhak Vakıf kapsamında olup, Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yönetilmektedir.

KIZILBEY CAMİİ, MEDRESE VE TÜRBESİ

Ankara Ulus'ta Ziraat Bankası Genel Müdürlük Binası'nın yerinde iken yıkılmış. Selçuklu devrine ait küçük bir külliye idi. Caminin bir bölümü medrese olup, yanında türbesi vardı. Burasının vakıflardan satış işlemi 1931 yılında yapılmış, yapılar ise daha önceden yıkılmıştır.

Yıkılmadan önce çekilen fotoğraflarına göre camii - medrese minaresiz, sade görünüşlü, boyuna dikdörtgen planlı, moloz taş örgülü duvarlı, sivri bir çatı ile örtülü bir yapı idi. Yapının kuzeyinde yapıya göre biraz daha dar, yanları kapalı, iri sütunların taşıdığı üç adet kemerle kuzeye açılan bir son cemaat yeri vardı. Camii - medresenin üzeri sivri çatılı, fazla penceresi olmayan, kagir bir yapı olduğu eski fotoğraflardan anlaşılmaktadır.

Caminin 1594 yılında depremden harap olduğuna dair kayıtlar vardır. Yine 8 Mayıs 1600 tarihinde depremden harap olan Kızılbey Cami ve medresesinin doğu taraftaki kubbesinin onarımı gerektiği kayıtlıdır. Bu kayıtlardan cami ve medresenin aynı yapı olduğu, medresenin bir kısmının cami olarak kullanıldığını anlamak mümkündür.

Yıkılmadan önce harap olan caminin ahşap kapısı ve cevizden yapılmış minber parçaları, önce İstanbul Müzesine götürülmüş. Ankara Etnografya Müzesi kurulunca Ankara'ya getirilmiştir. Minberdeki kitabede, Kızılbey’in yaptırdığı caminin harap olduğunu, Germiyanoğlu beyliği kurucusu Alişir oğlu Yakub'un 699/1300 yılında tamir ettirdiğini ve yeni bir minber yaptırdığını öğreniyoruz. Bu minberin ustası, Ahi Şerafeddin Camiinin minberini de yapan Ebubekir oğlu Mehmed'dir.

Caminin ahşap kapı ve kanatları yekpare olmayı, uzun tahta parçalarından oluşmaktadır. Ahşaba oyma olarak işlenmiş on iki pano ile süslenmiştir. Çerçevelerinde birbirine geçmiş spiraller, panolarda değişik rûmî motifleri görülmektedir.
Sadece bazı parçaları kalmış olan Kızılbey Caminin ahşap minberi, Ahi Şerafeddin Camii minberi ile benzerlik gösterip, sadece köşk kısmının yan panoları farklıdır.

Arapça yazılmış minber kitabesinin Türkçesi:
Bu mübarek minberin onarılması, yenilenmesi, büyük sultan din ve dünyanın yükseği, fetih babası, memleketler zapteden, Feramüz oğlu Keykubat. - Allah Sultanlığını sürekli kılsın – zamanında büyük ve ulu bey Alişir oğlu Yakup – Allah onun parlaklığını ve kudretini tecdit eylesin – tarafından 699 yılı aylarında yaptırıldı.

Usta Kitabesi:
Bu minberi Ebubekir oğlu Neccar Mehmet yaptı. Bu esere bakanlara hak rahmet eylesin. Dua onu yapan içindir.

Kızılbey külliyesinden Topkapı sarayına oradan da Etnografya Müzesine getirilen ahşap parçalar arasında bir de cevizden yapılmış bir de taht vardır. Bu eser, 125 x 221 x 156 cm ölçülerinde olup, külliyenin medrese kısmına ait olabilir. Korkuluklarına yuvarlak satıhlı derin oyma tekniğinden rûmîler işlenmiştir. Yan kısımların içinde bir kitabe kuşağı dolaşmaktadır. Selçuklu ahşap sanatında ender görülen günümüze gelen böyle bir taht’ın cami ve medresede bulunuşu ilginç bir durumdur.

Ahşap tahttaki kitabenin mevcut kısmı:
El muazzam şehin şah ül azam mülkü….. ebu’l-feth Keyhüsrev bin Kılıçaslan nasırı emir ül mü’min şeklinde olmuştur.

Caminin doğusunda ayrı bir yapı olarak yer alan türbenin kare planlı, kubbeli, oldukça büyük kagir bir yapı olduğu görülmektedir. Fotoğraflara göre kuzey cephenin ortasında, üstü sağır kemerli bir penceresi, batı cephede camiye bakan, kemerli yüksek bir niş içinde basık kemerli kapısı vardı. Köşelerde bulunan tromplarla sekizgen bir kasnak oluşturarak geçilen kubbe kurşun kaplı idi. Yapının üst kısımlarında görülen malzeme farklılığı, yapılan onarımları göstermektedir.

Selçuklu sultanı İzzettin Keykavus’un beylerbeyi Kızılbey'e ait türbe, kare planlı, kubbeli, kagir bir yapı idi. Türbeyi elimizdeki bazı eski fotoğraflara göre tarif etmek mümkündür. Caminin doğusunda yer alan türbe, kare planlı, kubbeli, büyük kagir bir yapıdır. Türbenin yapımında moloz ve kesme taş kullanılmıştır. Kapısı batı cephede yer aldığı, kapının yüksek sivri kemerli bir niş içinde basık kemerli bir açıklık olduğu, kuzeyinde bir, batısında iki adet pencere olduğu görünmektedir. Pencereler dikdörtgen açıklıklar olup, üstünde sağır, sivri kemerler bulunmaktadır. Türbenin kubbesinde tromplarla geçildiği, dıştaki sekizgen kasnaktan anlaşılmaktadır. Kubbe kurşunla kaplı idi. Elimizdeki kitabe ve vakfiye gibi bu yapıların yapım tarihini aydınlatacak bir belge olmamakla birlikte, tarihi bilgiler ışığında XIII yüzyıl ortalarında yapıldıklarını söylemek yanlış olmayacaktır.


Asım BİLGİLİ
26.12.2011

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 




Kızılbey Camii
 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.