Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

HAZİRAN GÜNEŞİ

Haziran ayına girdiğimiz bu günlerde geçen ay sergisi devam eden Güzhan Müstacaplıoğlu ile bir röpörtaj yaptım.

GÜZHAN MÜSTECAPLIOĞLU KİMDİR?

11 Kasım 1963 yılında İzmir’de dünyaya gelen Güzhan Müstecaplıoğlu’nun çocukluğu İstanbul Salacak geçer. Arkeoloji okumak için İsviçre’ye gidip, pasta fırınlarında çalışır. Sonrasında tiyatrocu olmak üzere İstanbul’a döner. “İstanbul bir sene tiyatrocu yapmak için uğraştıysa da, Yunan Dili ve Edebiyatı bölümü üç sene konuk etti beni. Sonra güzel sanatların grafik bölümünü bitirip grafik tasarımcısı olmamak için direnip grafik sanatçısı olmak için uğraştım” diye anlatır kendini dost sohbetlerinde. Selim İleri’nin yönettiği Argos Dergisi’nde bir dönem yazı işleri müdürlüğü ve sanat yönetmenliği yapan Müstecaplıoğlu, uzun yıllar (yaklaşık 13 yıl) İsviçre ve Hollanda’da yaşadıktan sonra İstanbul’a döner. 2005 yılında Hollanda’nın Rotterdam kentinde kurduğu Galeri Maas aracılığıyla yurtdışında birçok karma ve kişisel sergilere katılır. Sanatçı halen çalışmalarını Kadıköy Acıbadem’deki atölyesinde sürdürmektedir.

2012 Fusun İnan Sanat Galerisi, Nişantaşı, İstanbul
2011 Four Seasons, Beşiktaş, İstanbul
2009 Art Bosphorus Sanat Fuarı, İstanbul
2008 Galeri GM Sanat Galerisi, Art Bosphorus Sanat Fuarı, İstanbul
2007 World Art Delft Sanat Galerisi, Karma Sergi,Hollanda Rotterdam
2007 Galerie Maas Sanat Galerisi, Art Bosphorus Feshane Sanat Fuarı, İstanbul
2006 Galerie Maas Sanat Galerisi, Art İstanbul Sanat Fuarı, İstanbul
2006 Galerie Maas Sanat Galerisi Kuruluş Sergisi, Hollanda Rotterdam
2004 World Art Delft Sanat Galerisi, Olimpiyat Sergisi, Hollanda Delft
2004 De Dolen Sanat Galerisi, 40. Yıl Sergisi, Hollanda Rotterdam
2003 Wereld Museum, Mysticisme Sergisi, Hollanda Rotterdam
2002 World Art Delft Sanat Galerisi, Requem en Dood, Hollanda Delft
1997/96/95/94 Kültür Bakanlığı
1996/95/94 DYO
1995/94/93/92/91 Tekel
1993/92 Adana Çimento
1992/90 Argos Sanat Dergisi, Sanat Yönetmenliği Yazıişleri Müdürlüğü
1992/90 TGSYO Yüksek Lisans
1990/86 TGSYO Lisans Eğitimi
1986/82 İstanbul Üniversitesi Arkeoloji, Tiyatro Eğitimi
1982/80 Mimari Eğitimi, İsviçre Zürih

Sanatçımızı önceki yazımda tanıtmış olmama rağmen, özgeçmişi hakkında bilgi vermek istedim.

Röportaj’dan notlar
-Merhabalar Güzhan Bey

-Öncelikle adınızın ve soyadınızın anlamı ve tarihçesinden başlamak istiyorum röpörtaja. Soyadınızın derin bir geçmişi olduğunu düşünüyorum.

Güzhan Bey:
Adımın anlamı sonbaharın hanı demek, annem Güzin ve babam İlhan’ın isimlerinin birleşiminden oluşturulmuş.

Anne tarafımda şehlik kavramı var. Esasında ailemiz Osmanlı döneminde zengin bir toprak ağasıymış.

Müstecaplıoğlu’nun anlamı ise dergâha kabul eden zad anlamındadır.

Dedem 1940-1941 yıllarda Sosyalist Parti kurucularındandır. Aynı zamanda Ağır Ceza Reisi, Paşakapısı Cezaevi kurucusudur. Dedemin öğrencileri Atilla İlhan, Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Adalet Cimgöz gibi önemli kişiler olmuş.

Aile geçmişimden dolayı pek çok kişi ile tanıştım. Yazarlar sendikasından Aziz Nesin, Apdülbaki Gölpınarlar, ebru sanatı ustalarından Mustafa Düzgünman ile tanıştım. Farklı politik görüşlere sahip insanlarla tanışma imkânına sahip oldum.

Bir şeyler yapmayı becerebilen merakı tükenmemiş insanlar tanıdım. Çok güzel insanlarla yanyana durdum. Tüm bu insanlar hayatıma yön vermemde yardımcı oldular.

Hayatında bir şeyler yapmaya çabalayan, sanat dünyasında, kendi dünyasında, mücadele eden onca insandan çok şey öğrendim. Okulda öğrendiğimden daha çok şey öğrendim.

-Gençliğinizde uzun bir meslek arayışı bugünkü mesleğiniz olan resim sanatınızı besleyen önemli unsurlardan biri midir?
Yoksa eğitim sistemimizin şaşırtmacaları mı meslek seçiminizde etkili oldu?

Güzhan Bey:
Farklı meslekler benim seçimimdi. Avrupa da işçi oldum.Türkiye’de işçi oldum.Avrupa’da hamallık, balıkçılık, postacılık, fırıncılık (İsviçre’de) gibi çok çeşitli işler yaptım.Klasik filoloji, arkeoloji,tiyatro okudum. Bu kadar meslek, benim bitmeyen merak duygumdan kaynaklandığını düşünüyorum.Ruhumun çok hareketli olması farklı ülkelerde hayatımın belli dönemlerini geçirmemi açıklayabilir.

Tiyatro yaptım.Ancak tiyatro’ daki ilişkileri sevemedim.Resim yapmak benim için bir meslek değil .Çünkü resim yapmak bir yaşam tarzı benim için.

Belkide tek başına ,yalnız olarak yapılan sanat dalları bana daha uygun.Tüm meslekleri denemek,farklı ülkelerde yaşadığım yaşamlar,tanıdığım onca kıymetli insana, resimlerimde farklı zenginlikler olarak sanatseverlerin karşısına çıkacaktır. Hayatta meraklarımın hep üstüne giderek pek çok şey denedim.Yaşamda bazı insanları ardımda bıraktım.Belkide yaşam bunu istiyor. Öyle olması gerekiyordu.Ardımda bıraktıklarım da beni ardlarında bıraktılar.

Bir şey için başka bir şeyden vazgeçebilirim.Bir anın içinde başka bir an yaşanması kadar doğal.

-Gelecekle ilgili planlarınız nelerdir?
Sanatın farklı alanlarında çalışmayı düşünür müsünüz?

Güzhan Bey:
Gelecek ile ilgili planlarım hakkında konuşmak gerekirse;
Kendimle başabaşa kaldığımda “EVRENE” (şimdi çok kullanılan bir kelime) sürekli söylediğim birşey var. Ya da kendimle baş başa kaldığımda bilinmez bir güce” Enerjimin devamını vermesini. Çok çalışmayı dilerim.”

Bundan 20-30 yıl önce toplumsal olarak gelişmenin grupça bir mücadele ile verilmesi gerektiğini düşünüyordum.

Bu gün değiştim. Düşüncelerim şimdi, biraz farklı ama mücadelemi bireysel olarak da verilebileceğimi düşünüyorum.

Bu son sergi on beş yıldır planladığım bir projeydi. Sevdiğim sanatçıların eserlerini kendi tarzımda yorumlayarak bir seri oluşturdum.

Klimt’in “ÖPÜŞ” isimli tablosunu görmüşsünüzdür. Tabloda sevgisiyle erkeğin kadının doğurganlığını, yaratıcılığını öldürdüğü anlatılır. Bende bu tabloyu yorumladığım eserimde erkek figürün arka fonunda kareler içinde arapça yazılar, kadın figürün çevresinde yuvarlak desenler içinde Arapça yazılar yer almaktadır.

Yeni resimlerimin konusu ise; Şeh Bedrettin destanı ile ilgili bir seri hazırlamak istiyorum. Kendi siyasi görüşüme de uygun olduğunu biliyorum. Ancak hem konuyu doğru verebilmek için, özellikle yeni nesil gençlik için konunun yazıyla desteklenmesi gereğini duyuyorum.

Öğrencilik yıllarımda mezar taşlarını çok incelemiştim. Mezar taşlarının hem birbirine çok benzemesi ancak birbirlerinden çok farklı olması, üzerlerindeki yazılar, eğilişleri, düşüşleri, eskimişlikleri benim yeni serimde eşlik edecek unsurlar.

Osmanlıca daki serbest yazı tekniği, dinamizmi buna karşın durağanlığı resimlerime çok uygun. Türk ve İslam mistisizminde çok kullanılan yuvarlak detayları aslında hayatı, doğayı temsil ediyor. Yeni projemde gravür, taş baskı tekniklerini, eskizler, yazılar, çiziler ve dokuları kullanacağımı düşünüyorum. Zaten resimlerimde çok kullandığım teknikler. Hem teknik olarak hem ifade olarak bana yakın teknikler.

Aslında resimlerimi yalınlaştırmak, saflaştırmak, suskunlaştırmak, derinleştirmek istiyorum. Bu derinlik algısını aynı resmi defalarca çalışıp her resimde farklı bir detay, farklı bir alanı irdelemek, aynı resimde farklı bir resim algısı yaratmak istiyorum.

Büyük ebatlı eserlerde konunun izleyici tarfından algılanabilirliğini daha rahat sağlayacağımı düşünüyorum.

Resimlerimdeki felsefeyi biraz siz, biraz geçmişiniz yani birikenler oluşturur.

Sanatın farklı alanları derken pek çok farklı alanında çalıştım zaten denemediğim ama kendimi ifade edebileceğimi düşündüğüm alan müzik olabilir. Çünkü müzik duyguların en iyi yansıtıldığı sanat alanlarından biridir.

Ney çalmayı seviyorum hatta düşkünüm. Belki de bundan sonraki atlama müzik olabilir.

Kendi ruhum için ney çalıyorum.Bir topluluğa çalmıyorum.Müzikte yeni bir parça sunmak bana biraz uzak.Belki bir müzik grubunda çalabilirim.Yada bir performans olabilir.

Resim yaparken daha cesaretliyim. Uzun yıllar resimle uğraşmanın getirdiği bir cesaret var.

Mutlu olmak için sevgiyi iyi paylaşabilmek. Şimdi insanlarla ilişkilerimizi sınırlandırdık ilişkileri çoğaltıp, insanları çoğaltıp paylaşımı artırmak lazım.

“Sevgi evrendeki en güçlü ve buna rağmen hala en bilinmeyen enerji” * *Pierre Ceilhard de Chardin –filozof (1881-1955)

İnsanın tek varoluş kaynağı insan. İnsan kendini ancak bir başka insan da var edebiliyor. Tüm dinler insanın kendi bencilliğinden sıyrılmasıyla birlikte, benliğini yok etmesiyle birlikte mutluluğu bulacağını söyler. İnsanoğlunun bencillikten sıyrılması sevgiyle mümkündür. Sevgi mutluluğu da beraberinde getirir.

“Bir kelime bizi hayatın tüm ağırlığından ve acılarından kurtarır. O kelime sevgidir” Sofokles(M.Ö. 496-406)Yunanlı oyun yazarı

Şeh Bedrettin 40 bin müridiyle yüzyıllar önce bunu yaşamış başarmış birisi.

-Röportaj için teşekkürler

Güzhan Bey: Tüm sanatsever dostlara sanat dolu günler diliyorum.

Teşekkürler.


Aylin MENEKŞE
4.06.2012

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 











 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.