TUTULMALAR VE GEÇİŞLER SONRASI…
Bu yılların ilginç doğa olaylarını getireceğini yazmıştım ki başladı. Güneş tutuldu, Ay tutuldu, Venüs güneşin önünden geçti derken sarsıntılar da sıralandı... İnsanların lodos balığı gibi kaç gündür anlaşılmaz sıkıntılar içerisinde oluş anahtarı mıydı ne dersiniz? Sanırım çekim güçlerinin getirisi sıkıntıları birbirimize de yansıttırabiliyor. Bu yıl pek çok ülkenin savaşlara eğilimli olmasının da mı nedeni acaba?
Perşembe akşamı TR1 Tv’de “Fay Kırılmadan” programında değerli konuşmacılar Prof. Dr. Uğur Kaynak, Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, Öğr. Kadir Sütçü vd. izlerken deprem tahminleri görüşlerini değerlendirdikten sonra alt yazıda geçen Marmara Denizi Tekirdağ - Mrm.Ereğlisi açıklarında oluşan 5.1 lik deprem ürküntümü arttırdı. Bekleniyordu ama inşallah İstanbul için öncü değildir dilemekten başka ne diyebilirim. Sayın Kadir Sütçü’nün program öncesi gönderdiği bulutlara ilişkin görüntü sonrası bu haber, çalışmalarının doğru yolda olduğunun da kanıtı. Umarım zarar görmeden önce uyarı sistemlerimizi kullanılır duruma getirebilecek gelişmelere hız kazandırılabilir. Desteklenmesinde öncülük gereken ancak en son sıralarda yer verilen çalışmalardan deprem tahmin ve önlem alma...
İnsan davranışlarının enerji yükselmelerine ya da havada oksijen azalmalarına bağlı olabileceğini zaman zaman yazılarımda konu etmiştim. Bugünlerde de sıkıntı arttı galiba bir şeyler oldu tutulmalar dışında diyerek internette gezinince bazı füze denemelerine rastladım ki acaba etkileri nedir? Dünya yuvarlak ve aynı atmosferi kullanıyor öyle değil mi? Yakın ya da uzak farketmeyeceğini güneş ya da ay etkileri ile karşılaştırmak mümkün mü? Az ya da çok etki ile açıklanabilir mi? “Hiç” etki mi doğru?
Bir de son zamanlarda dilimizle ilgili konular hakkında haberlere rastlanıyor. Özellikle ankerman yani topluma örnekte önemli birisinin bir sözü tepki oluşturmuş. Sevimli bir hareket için belki düşünmeden sarfettiği söz ki internette bulabilirsiniz, toplum karşısında söylenmesi pek doğru karşılanamayacak söz ve özellikle bu yönde artışların olduğu süreçte... Ortaokula başladığımda arkadaşlarımla aramızda geçen bir olayı paylaşarak, geçmişte nasıl yetiştiğimizi ve televizyonun kısıtlı olması, internetin hiç olmaması nedeniyle sadece büyüklerimizden aldığımız öğretilerle yaşamımızı şekillendirdiğimiz dönemi anımsatmak isterim. İstanbul’da okulda bir ders arasında içeri girerken bir erkek arkadaşım “Türk Anonim Şirketi Ankara’da Kuruldu” baş harflerini oku diyince ben de safça okudum ve ne demek ki diye sorunca gülüşmelerini anlayamayıp masumca susup sınıfa girdim. Akşam annemden öğrenmek amaçlı aynı soruyu sorduğumda ise nereden öğrendin sus anneannen duymasın deyişini hala unutamadım. Zira o zaman şimdilerde her daim kullanılır olan pek çok kelime çok ayıp sayılır ve ağzımızdan kazara çıktığında dilimize biber sürüleceği ile men edilirdi. Belki neden kısıtlı konuşalım diyenlerimiz olacaktır ama neden kibar konuşmayalım ile yanıt vereceğim. İyi iletişimin sihrine inanan ve “güzel söz yılanı deliğinden çıkarır” atasözümüzle büyüdüğümden olsa gerek kazara bile olsa toplumun hoş karşılamayacağı birçok kelime ya da deyimlerden kaçınmanın toplam kalitemizde yüksek etki oluşturacağını vurgulamakta sakınca görmüyorum. Özellikle de çocuklarımızın sünger gibi olduklarını ve büyüklerini bazen istemeden de olsa örneklediklerini anımsayınca... Özellikle de pek çok bu tür kelimelerin şaka amaçlı kullanıldığı günümüzde, gelecekte farkında olmadan ağzımızdan kaçacak olanları düşününce ve karşılaştığım örnekleriyle yazdım affola...
Kaliteli nesillerle geleceğimize ve sağlıkla yaşatacak dünyamıza...
Prof. Dr. Güniz AKINCI KESİM 11.06.2012
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|