Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

TAŞ FIRINLARA… HAYAT EN GÜZEL ARMAĞAN…

Ne güzel bir ifade değil mi?

Hayat en güzel armağan. Yaşadığımız ve mutlaka ders almamız gereken olaylardan sonra biraz düşündüğümüzde bize verilen en anlamlı hediye HAYAT.

Kendim dahil bazen unutuyoruz bu hayat armağanını. Huzurlu geçecek günü huzursuzluğa, şükredeceğimiz günleri na memnun yaşamlara çeviriyoruz hemen.

Bu aralar sürekli insanları dinliyorum, anlattıkları, yaşananlar benim şahit olduklarım ile birleşince kendi yaşamımı ve paylaşımlarımı da ekleyince, bu görüntülere inanın çoğumuzun Hayatı bir armağan gibi görmediği fark ediyorum.

Çok sevdiğim bir erkek arkadaşımla sohbet ederken eski karısından şikayet ediyordu bana. Nasılda samimi bulmuştum zira tanıyordum onu. Sıcak sevgi dolu olduğunu biliyordum.

Eşinden boşandıktan sonra, bekar evindeki düzeni, eve gelen arkadaşlarını nasılda güzel ağırladığına şahidim. Evine seçtiği detaylar huzur ve mutluluk arayan erkek profiline uyuyordu. Sevgiyi arıyordu.

Ama; tutarsızlık şu erkek milletinin hamurunda hep var sanırım. Hangi çevrede yaşamış olsalar da kendilerini bir türlü aşamayan erkekler.

Kendi elleri ile hazırladığı kahvaltı sofraları ile başlayan güne; çoluk çocuk mutlu keyifli olsunlar diye çabalamalarına karşılık karısının kalkıp bu mutluluğun altında başka nedenler aramasına ‘’paranoyaya’’ varan konuşmalarına ve de olan bütün enerjinin nasıl yok olduğuna dair bir çok hikaye dinledim ondan.

Gayet güzel otururken aniden çıkan kavgaları, bir günaydın beklerken sabahları, her şeyden şikayet eden biriyle burun buruna yaşamanın eziyetini, Takıntılı olmasına, sohbet edememelerine kadar bir dolu konu.

Belli ki çok dolmuştu, ‘’bana sadece sıcacık baksın’’ ya diyordu ‘’bana sıcacık baksın…’’

İçim burulmuştu, bu kadar sevgiye önem veren bir adam var ve ona bunu verebilecek insan yok karşısında.

Çok şeyde istemiyordu aslında sevgiyi almak ve sevgiyi vermek. Almadan veremezsin ki…

Benim gibi çatışmaktan hoşlanmayan olumlu düşünmeyi gülümsemeyi başarmak için çabalayan birine böyle şeyler anlatmak delirmem için tek nedendi. Dışarıdan bakıldığında mutlu olmayı beceren ama içinde fırtınalar kopan ben.

İnsan daha ne ister ki huzurlu bir ev, gülümseyen birbirini yemeyen ilişkiler. Artık bunların olduğuna inanmıyorum aslında bir küçük azınlık varsa da onlarda bir yerlerde saklanmışlar.

Bu arkadaşım sonra yeniden evlendi, dertleri bitmiş gibi gözüküyordu seviyordu her fırsatta bunu söylüyordu vede seviliyordu.

Kendisinin de akıllandığını düşünüyordum sevgi vermeden alınmaz, saygı olmadan ilişkiler yürümez, birbirini kırarak veya küçümseyerek yol alınmaz. Yada o yol yol olmaz.

Evlerine gittik bir grup arkadaş, keşke onu bu gözle tanımasaydım. Bana türlü hikayeler anlatan sıkıntılarını dile getiren adam o değilmiş gibi nasılda kızgın, kaba atlıyordu kıza. Getirdiği tabağı beğenmiyor, ‘’buda bunu halledemez’’ tavrında konuşmalar ile gayet gergin ortamlar yaratıyordu.

Oturduğu yerden ha bire bir şeyler istiyor, onu üzmek ve kırmak için sanki özel çaba harcıyordu. Tanıdığım arkadaşım ve şimdiki sanki iki ruhlu gibi.

O an benimle paylaşmış olduğu anılarını aktarmak istedim kendisine. Hangisi doğru diye sormak istedim? Sen eski eşini de pes ettiren adammısın, yoksa sen sevgi isteyen, olumlu hayata bakan ve de bu yönünü çok sevdiğim tatlı adammısın?

Hey kendine gel yahu demek istedim, kendine gel; HAYAT EN GÜZEL ARMAĞAN. Bunu unutmaman lazım nedir bu sinir nedir bu hayat ile kavgan? Herkesi kırıp geçirmek etrafında sevenlerini yok etmek neden?

O an bunlar geçti aklımdan ve sustum, içimden sessizce haykırdım anlamadı tabi. Anlamak için bakmıyordu çünkü kendisi haklıydı ve kendisi hep en iyiyi biliyordu böyle birine bir şeyler anlatamazsın. Bende sessizce çekildim o geceden ve onun hayatından. Hala anlamadığını düşünüyorum neden güzel giden arkadaşlığımız, sohbetlerimiz azaldı yok oldu. Başkalarından duyduğum kadardı ile aynı öfke nöbetleri ile hiç kimseyi dinlemiyor, her şeyi o en iyi biliyor ve etrafındakileri kırıp geçiyormuş.

Hepimizin hataları var elbet, yanlış adımları, düşünceleri.

Ama insan insana muhtaç, sevmek sevilmek bu yaşamda en gerçek. Kötü bir anında da mutlu olduğun bir anda da paylaşmak için dostlarına sevdiklerine muhtaçsın. Sarılmak, paylaşmak, dertleşmek için.

Bir varsın, bir yoksun bu dünyada.

Kalpleri kırarak, sevgileri yok ederek karşındakine birşey yapmıyorsun aslında, yaptığın kendine. Bir bakıyorsun telefonun çalmaz, kapın aşınmaz oluyor sen hataları başkalarında ararken onlar çoktan senden vaz geçmiş oluyor ve yalnızlık ile baş başa kalıyorsun.

Bu dünyada da bu dünyadan gittikten sonrada sevilerek anılmak, iyi konuşulmak bunlar önemli değerler.

HAYAT EN GÜZEL ARMAĞAN… DEĞERİNİ BİLEREK YAŞAMAK YAŞLANMAK DİLEĞİYLE.


Perrin GÖKDEMİR ÜLKER
21.07.2012

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.