TATİLDEYKEN…
Temmuzun sıcağı, 2012 nin ilginç doğa olaylarını simgelemeyi sürdürüyor. Beklenen üzerinde ve 85 yıl öncelere götüren bu sıcaklar, bilim insanlarının 40 yıllık verilerle yaptıkları çalışmalarına farklılık kattı, dünyanın sıkıntısını da bir kez daha ortaya koydu. Müslümanlar da bu zorlu sürece büyük bir dayanım göstererek ekstremi yaşamakta... Ramazanımız mübarek olsun. Bu yıl rahatsızlıkların artmaması için özellikle sürekli bakım isteyen hastalıklara sahip olanlar her zamankinden daha fazla dikkatli olmalılar... Belki de gelecek yıllara borçlanmak bile daha az günah sağlayabilecek bedenimize iyi bakmamız emriyle...
Su gibisi yok ki şu sıralar damacanalarımızla ilgili sorun aniden gündemde... Kirlilikler analiz edildi 81 ilde. Tabi ki sorun olur bu sıcaklıkla tüketim artınca, üretimde hijyen azalabilir ve ayrıca depolama yerlerinde kızgın güneş sorunu arttırabilir ne de olsa kaplar plastik. Ayrıca kaynaklarda da eskisi gibi dikkat kalmadı. “Nerede çokluk, orada ......” derdi atalarımız “doğru” dememeli miyiz? Eskiden suyumuzu çeşmeden akanla içebilirdik şimdi nereden nasıl geldiği bilinmeyen suyu, klorladığınızda da fazlası ile mide bağırsak sorunları ortaya çıkınca, suyu plastik içinde taşıma kolaylığı ile de sağlıksız olarak piyasaya sürdük. Cam şişeler daha sağlıklı ama kırılmaları tehlikeli... Oysa doğal malzeme olması geri dönüşümlerde önemli ancak ağırlıkları yanısıra maliyetleri biraz fazla olunca tercih edilemiyor. Peki neden iyi bir temizleme ile çeşmemizden sağlıklı su akıtamıyoruz ve istediğimiz gibi içemiyoruz her yerde ve yıllardır... Su çok kıymetli dünyamızda özellikle son yıllarda... Çocukluğumda çeşmeden içtiğim suyu anımsadıkça 40-50 yıl içinde oluşan sorun, geleceğimiz için endişelerimizi arttırmakta... Neden eskisi gibi her sokakta tertemiz akan özellikle hayrat çeşmelerimiz olmasın? Tabi kullanmasını bilemezsek olmasın. Çevresini iyi kullanmayı beceremezsek olmasın.
Kentlerdeki şebeke sularının durumları kayıt altında mıdır? Özellikleri nelerdir? Her bölgenin su özellikleri insan vücuduna ne kadar yarayışlıdır? Maliyetler yükselmeden yani benzinden pahalı (yılların esprisi) su içmeden nasıl çözüm bulunabilir? Sağlıklı su yanısıra yeterli su bulabilecek miyiz? Düzgün kullanabilmeyi biliyor muyuz? Artan nüfusla orantılı taleple doğa düzeninde paralellik nasıl sağlanabilecek? Su bulunamadığında insan vücudu ne ile çalıştırılabilecek? Kaynatarak içilecek suyun yararlılığı nedir?... sorular çoğaltılabilir. Ancak en az 5-6 yıldır şiddetle uyarılmaya başlanan bu konu için bugüne kadar ne tür çalışmalar yapılabildi bilinmeyenler! Sadece bilinen İstanbul’a Düzce’nin suyunun gittiği ki yirmi yıla yakın sürede özellikle çamur sorunu hiç bitmeyen bu kaynağın ne kadar çözümlenmiş olarak ulaştırılabildiği?... Hes’lerin yapımı da sürdürülmekte, doğal yapı değişince sonuçlar yıllar içinde izlenecek...
Bu konu tekrar tartışılmaya başlandı. Demek ki ihtiyaçlara göre dikkat artıyor... Süreklilik esası neden hep göz ardı edilmekte? Hes’ler çevresinde hayvan yaklaşımını önlemeye yönelik çalışmalar ile susuz kalacak hayvanlar ne yapacak? Onlar için özel alanlar oluşturulacak mı? Hes sayısı yüzde yüz arttırılacaksa bu sorun nasıl çözümlenecek? En kolay hayvan yetiştiriciliği varken gezdirilmekten vazgeçilen bol yağlı hayvanlarla mı beslenmeye başlayacağız obezitenin sorun olmaya başladığı hatta ilerlediği de gözlemlenirken. Kurulabilecek meralar için çalışmalar hes’lerle birlikte sürdürülüyorsa sorun yok görülebilir ama yine de değişecek iklim koşullarına göre yetişecek mera ot türleri dikkate alınmalıdır. Nasıl ki su çeşidi insan bünyesinde etkense yenilecek ette de aynı değil midir?
Her neyse sanat, doğa derken kurulan köprüler nerelere ulaşıyor izleyelim. Kızgın doğa affeder ama yine de fazla kızdırmamalı, dikkatleri eksiltmemeli... Esenlikler...
Prof. Dr. Güniz AKINCI KESİM 1.08.2012
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|