BITEZ DE ŞAH
‘’Çökertmeden çıktım da Halilim, aman başım selamet
Bitez de yalısına varmadan Halilim aman koptu kıyamet… ‘’
İşte bu dizelerde olduğu gibi Bitez de yalısına varmadan aşk kokusu sardı her yanımı. Saatler gelmez oluyor, uçak bitmez oluyor ve oraya ayak bastımı sanki içimden başka bir ben çıkıyor.
Gidene kadar bir heyecan, gidince başka heyecan. Hayat hepimize böyle güzel heyecanlar ile gelsin inşallah.
Bodrum kalesini gördüm mü, o eskilerin inanışlarına bir kez daha birkez daha hak veriyorum. Bodruma aşık olmak…
Begonvillerine tutulmuşum bir kere, denizine, kokusuna, sıcaklığına, anılarına, an’larına ve geleceğe.
Bunu hissedemeyen anlayamaz, sanki Bodrum da yaşamışım daha önceleri, derin iz bırakmış aşklarda var olmuşum sımsıkı sarmış beni bu yöre beni. Kimbilir belki de doğrudur
Magazinsel olaylar, marjinal finaller, curcuna haberler beni hiç etkilemiyor, anlatanları da duymuyorum çünkü ben o karelerin parçası değilim.
Palmiyelerini seviyorum, senelerdir tanıdığım yerli esnafını onlar ile yaptığım sohbetleri seviyorum, benim orda yaşayan ailemi seviyorum, deniz kabuklarını seviyorum, çocuklar gibi denizde oynamayı, yapmacıksız insanları seviyorum. Acayip kilolarda olan ama topless güneşlenebilecek kadar kendi ile barışık turistleri seviyorum. Doğal olmayı seviyorum, doğal ama çok konforu seviyorum. Konforu da ŞAH da yaşıyorum.
Beni, seneler önce aşk ile bağlayan bu yöreyi sevdiren tabî ki eniştem, halam ve kuzenlerim. Yelken ve deniz aşığı rahmetli eniştem Şahsuvar Güngör turizm işine el atıp, gördüğüm en pozitif ve olaylara hep olumlu tarafından bakabilen kadın halam Birsen Güngör, kocasına destek tam destek verince ŞAH otel doğuyor bundan seneler önce Bitez yalısında. Hem de ne doğmak içine aşk giriyor başta, sevgi sıva gibi sarıyor her atılan temeli, huzur odalarına işliyor, lezzet yemeklerine karışıyor. İtalyan ailelerinin o özenilen dayanışması çıkıyor karşımıza.
Ve seneler geçiyor, her sene yenilerek güne adapte olarak. Ama aşkdan, sevgiden ve huzurdan asla taviz vermeden.
Şimdi yönetim kuzenlerimde, onlar bu huzur dolu Bodrumu esas Bodrum gibi keyifle yaşatan ŞAH’ı yönetiyorlar. Kocaman ahşap kapısını araladınız mı işte siz başka siz oluyorsunuz.
Esas içinizde sakladığınız kendinizi çıkarıyor ve yorgun maskenizi kapının önünde bırakıyorsunuz. Kocaman yağlı boya bir resim, şamdanlar ve begonviller karşılıyor sizi. Uzaktan nefis bir caz, blues tarzı müzik, yeşillik, kocaman yastıklar büyük bir kanepe (ki o benimdir artık) şezlonglar, havuz, palmiyeler derken … Gülen bir surat ‘’hoşgeldiniz’’. Süper personel Murat ve Çağlayan kardeşler. Odanıza bavullarınız ne ara yerleşti farkında bile olmadan.
Geldiğiniz saate göre ya; açık büfe kahvaltı ki; her an değişik şeyler çıkabilir karşınıza çünkü Leyla hanımın böyle bir takıntısı var memnun etmek aynı ile sıkmamak müşteriyi. kıpır kıpır koşup duruyor. Bademli domates reçelini burada yedim ilk .Ya; özel sunum kahve yada; hoş bir light içki sizi mekana daha da ısındırıyor. İlklerimden biri de, otele özgü kocaman dev buzlu limonlar içinde ‘’lemon ıce cream’’. Bu kadar mı lezzetli olur, ama bu dondurmadan isterseniz daha önceden haber vereceksiniz zira siparişe göre hazırlatılıyor.
Samimiyet, rahatlık konfor ile birleşince ortaya vazgeçilmez çıkıyor. Ben tabiî ki kuzenlerimden dolayı kendimi evimde gibi hissediyorum. 12 birbirinden farklı odaya sahip konforlu bir ev tabiki ŞAH bir butik otel.
Senelerdir 1-2 aylığına oda kapatan müşterileri var bir sene önceden ayarlıyorlar. Artık onlar ile de ahbap oldum diyebilirim. Arada ünlülerde ŞAH ‘ı ziyaret ediyor medya ile yaşamak istemeyenler. Tiyatrocular, dizi sanatçıları, yazarlar.
İngilizler, İtalyanlar mekanın süreklilerinden. Bitez de sahilde yürüyüşler yapmak özellikle sabahın ilk saatlerinde o sessizlikte denizi seyretmek günlük gazeteler ile ŞAH’a dönmek ve Beyaz kocaman kanepede bahçe ortasında demlenmiş mis gibi çay yudumlamak… Hayat ne güzel, teşekkürler sana Tanrım demek….
ŞAH, artık oğlum içinde vazgeçilmez büyük bir ev. Bu sene ‘’bana karışma anne’’ diyerek özgürlüğünü tamamen kazanmış durumda. Her sene biraz daha ben oluyor. Otelin her tarafını biliyor, canı ne istiyorsa nerde oturmak istiyorsa orda vakit geçiriyor benim için düşen begonvilleri topluyor, deniz saatim diyor minicik poposunu sallayarak sahile gidiyor, deniz kabuklarını balıkları yakalamak ile uğraşıyor. Havuz saatim diyerek geri dönüyor. İngiliz minik kızlar ile ‘’ingilizce konuşuyor ama neyseee’’ diyerek oyunlar oynuyor.
Halaaaaa …. diye koşarak çizgi film saatlerini takip ediyor. Ben onu huzur ile seyrediyorum aşık olduğum yerde, an’larımın, anılarımın ve gelecekteki yaşanacakların izlerini takip ediyorum. Her karesinde o kadar çok güzellik var ki.
Bazen diyorum ki; madem bu kadar çok seviyorsun, aşk ile bağlısın Bodruma. seni çok heyecanlandırıyor neden temelli yaşamıyorsun?
Senin olduğunu bilecek ama hep sahip olamayacak, özleyecek sonra kavuşacaksın. Hasretle kucaklaşacak günlerini dopdolu yaşayacak ama vakit geldimi tekrar özlemek için bırakacaksın. Bodrum böyle bir şey.
Leyla, Remzi ve Mert kardeşler bu işi çok iyi biliyorlar, hepsi iş bölümü yapmışlar böylece hiçbir şey aksamıyor. Bodrum’un arı mayaları diyorum onlara, her an her yerdeler. Genellikle sıcak sahil yerlerinde insanlarda bir yavaşlık vardır ya, bu kardeşlere hiç bulaşmamış.
Burayı görmenizi, vakit ayırabilirseniz kalmanızı mutlaka öneririm. Hiç pişman olmayacaksınız.
Sevgi ve aşk ile yaşayın sağlık ile dopdolu günleriniz olsun, içiniz hep huzur dolu olsun.
Perrin GÖKDEMİR ÜLKER 26.08.2012
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|