Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

ULUSAL DİRENÇ OLUŞTURMA FİKRİ

Bir taş da sen koy… Ulusal direnç oluştur… Toplam enerjiye katkı koy…

Bu kavram kafamda oluşmaya şöyle başladı. Yıl 2005, Nisan’ın ilk haftasıydı. Ankara Batıkent’te Yahya Çavuş ilköğretim Okulunun müzik öğretmeniydim. Müzik derslerinin kaldırılacağına dair gün be gün belgeler önüme düşmeye başlamıştı, bunlarla köşe yazıları yazıyordum. Mezun olduğum okula, Müzik Bölümüne gidip bir şeyler yapsınlar diye öğretmenlerine haber veriyordum. Bunları yarım kulak dinleyenler vardı. Örneğin müzik dersleri kaldırılmasın diye imza topladığım zaman (5.11.2004) bölümün ağır topu Prof.Ali Uçan imza vermedi.

Nisan 2005’de pilot okulun birinden elime bir belge geldi; müzik, resim ve beden eğitimi dersleri İngiltere’deki gibi seçmeli dersler listesinde görünüyordu. Kaptığım gibi Cumhuriyet gazetesine götürdüm, muhabir Fırat Kozok belgeyi haber yaptı, yayınladı. Ben ise her şeyi göze almıştım; çalışan memurdum, kurumumdan basına belge veremezdim, basın açıklaması yapamazdım. Ertesi gün ortalık sallandı, mecliste CHP milletvekili Mustafa Gazalcı bunu soru önergesi yaptı. İki gün sonra Gazi Müzik Bölümü salonunda Talim Terbiye Kurulu Başkanı Ziya Selçuk’un öğretim üyeleriyle yaptığı bir toplantıya müzik bölümünde yeni başkan olan Enver Tufan tarafından telefonla ben de davet edildim. Düğün değil bayram değil… Kalktım gittim. Ziya Selçuk kendi bölümünün öğretmenlerine bir takım açıklamalar yaparken ben de dinleyeceğim; görünen durum bu.

Enver Tufan ön sırada ortada, ben ise sol kenardaydım. Neyi duymamı istediğini merak ediyordum. Benim yanıldığımı birinci ağızdan duymamı istiyordu her halde. Dikkatle dinliyorum. Salonda Müzik Bölümünün öğretmenleri yoktu, 500 kişi kadar İlköğretim bölümünün öğretmenleri vardı.

Z.Selçuk küreselleşmenin kaçınılmazlığını ve ona uymak gerektiğini, eğitim programlarının da buna göre değişmesi gerektiğini anlatmaya başladı. Hatta o meşhur örneğini verdi; “Bir gemide 20 koyun 15 de keçi var, kaptanın yaşı kaç? Bu sorunun cevabını veremeyen çocuğumuz kalmayacak” dedi. Buna gülüşler duyuldu salonda. Neye güldüğünü bilmiyor bunlar, zavallılar, dedim içimden.

Bu aptal cümleyi büyülenmiş gibi dinleyen o öğretmenler az sonra bana karşı öfkeli kitle haline geleceklerdi. Z.Selçuk, “Küresel değişim yaşıyoruz. Fikri hür, irfanı hür vicdanı hür nesiller için değişim şart. Küreselleşmenin bayrağı üniversitelerde dalgalanacak. Önümüzde ulusal direnç noktaları var” dedi ve sözü Cumhuriyet gazetesinde çıkan habere getirdi.
“Gazeteci kardeşim, sana birisi bir yazı vermiş, gel bize sor, doğru mu yanlış mı, aslı astarı var mı, bize sormadan yazıyorsun…”
O anda elimi kaldırdım, söz konusu belge de elimde; “Ben verdim gazeteye, belge işte burada” dedim. Salon görüyor ve duyuyordu. Bir homurtu geldi, “Eğitim-Sen’li bu” dedi arkamdan birisi. Z.Selçuk, eliyle salonu yatıştırma işareti yaptı, “tanışıyoruz” dedi.
Doğruydu. Talim Terbiye’nin başına henüz getirilmeden önce, Sınıf Öğretmenliği bölüm başkanıyken, son sınıf öğrencilerine iki dönem Eğitimde Drama derslerine girdim. Beni kendisi davet etmişti. Ayrıca onun Maya Kolejinden önce çalıştırdığı Gazi Ün.Vakıf İlköğretim Okulu öğretmenlerine Drama Pedagojisi semineri vermiştim.
Salon homurdanmayı kesti, ama küreselleşmenin önündeki ulusal direnç noktalarının nasıl bir şey olduğunu öğrendi. Anlaşılan ben o toplantıya direnç noktası kavramına “rol model” olarak davet edilmiştim.
Beni davet eden Enver Tufan, bakışlarıyla beni yiyecek gibiydi. Az sonra toplantı bitti, yerinden kalkarken parmağını bana doğru sallayarak;
“Sen bittin Mahiye Hanım, sen bittin…” dedi.

Herhalde çok mahçup oldu beni davet ettiği için. Bence beni niye davet ettiğini bilmiyordu. Ona şu cevabı verdim;
“Sen kendin biteceksin, bu bölüm kapandığı gün burada hiç biriniz kalmayacaksınız.”

Sonra, bu durumu 10.4.2005 tarihli “Müzik Öğretmenleri Ne Olacak” başlıklı köşe yazıma aldım:
…..
“Yapılmakta olanlara bakalım:

1.Müzik Eğitim bölümleri kapatılacak. Bölümümüz giderek küçültüldü, program oldu, biliyorsunuz.

2.Güzel Sanatlar Fakülteleri açılacak. Açılıyor. Burası piyasaya çalgıcı yetiştirecek, mezunlarına “Çalgı dersi verebilir” belgesi eklenecek (çift diploma kandırmacası). Konservatuarlar devam ederken çalgı bölümü açmanın anlamı budur.

3.Bizler süreç içinde eritileceğiz. Önce ilçe merkezlerine alınacağız. Ana çalgımız sorulacak, bunu öğrenmek isteyen bir çocuk varsa falan okulda gidip ona ders vereğiz. Okul okul dolaşacağız. Ama…

4.Bilgisayarı seçen çocuk çalgı dersini almayacak.

İngiltere’de müzik akademilerinde çalışan öğretim üyeleri 1995’de “Bizi bilgisayar bitirdi” demişti. Yani Güzel Sanatlar Fakültesindeki öğretim üyesi de on yıla kalmadan işsiz kalacak. Pop müzikten daha fazla kazanan piyasanın ulusötesi devleri, öğretim üyelerini de yutacak. Meslek olarak yokolma sürecine girdiğimizi boşuna dillendirmedim.

5.Küreselleşmenin merkezindeki İngiltere ve ABD (ikisini de aynı lobiler yönetir) eğitimcileri kendi içindeki sözde bilim adamları tarafından önlerine konulduğu için sonuçları görülene kadar durumu fark edemediler. Ama biz…

6. Bize dışarıdan dayatıldığı ve ulusal varlığımızı tehdit eder bir tehlikeyi de beraberinde getirdiği için biz o ülkelerin eğitimcilerinden farklıyız. Çağdaşlaşmanın batıyla savaşarak gerçekleşebileceğini can vererek öğrenmiş bir milletiz. İşte bu noktada ulusal direnç noktalarımız vardır.
TTK Başkanı tarafından “Ulusal Direnç Noktalarını Eritmek” üzerine konferans turları başlatıldı. Bu konferanslar sanıldığı gibi yeni programı tartışma konferansları değildir; “Fikri hür irfanı hür vicdanı hür nesiller için DEĞİŞİM!” diyor; Atatürk’ün ünlü sözünü bile bu ulusal direnci kırmak için kullanıyor.

7. Müzik dersini, yani ekmek kapımızı korumak, Ata’mızdan bize vasiyet olan ulus gençliğini güzel sanatlarda yükseltme ülkümüzü devam ettirmek, yani MÜZİK DERSİNİ SAVUNMAK bugün VATAN SAVUNMASIYLA BİRLEŞMİŞTİR.
Müzik eğitimcisi olduğunu söyleyen herkes safını halkının yanında belirlemelidir, ekmeğinin kurtuluşu buradadır.

8. “Bize ne olacak?” diye soran arkadaşlarıma son diyeceğim şudur: Soruyu değiştirelim. “Ülkemizin geleceği ne olacak?” diye soralım, buna odaklanalım. Çünkü;
VATAN VARSA SEN DE VARSIN! Direnme noktaları oluşturmaktan başka çaremiz kaldı mı?
İlk görevimiz Müzik Dersini Savunmak ve İstiklâl Marşımızı korumaktır!”

…….

Yeni yılınız bereketli, kutlu ve umutlu;
Ulusal direncimizin yükseldiği yıl olsun.


Mahiye MORGÜL
30.12.2012

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.