Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

HAYAT BİLGİSİ DERS KİTABINDAN DİSLEKSİ HASTALIĞINA GİDEN YOL

Hayat Bilgisi dersinde Fen ve Doğa bilimlerinin temeli atılır. O nedenle, bu ilk yılda, ona sunulan görsellerin ve verilen kavram eğitiminin pedagojik kurallara uygunluğu çok önemlidir. Bu derste kullanılan malzemenin, çocuğun idrak/algı güçlerini kuvvetlendirmeye yönelik olması, çocuğun şevkle dolması ve öğrenme hevesinin artırılması gerekir. Resim, Müzik ve Beden Eğitimi dersleri, hatta Matematik ve Türkçe dersleri, hep bu dersi beslemeye yönelik işlenmelidir. Çünkü, Hayat Bilgisi dersi mihver derstir, çocuğu hayata hazırlayan derstir. Bu nedenle Hayat Bilgisi kitabı çocuğun öğrenme isteğini artıracak şekilde yazılmış olmalıdır.

Beş duyumuz (dış güçlerimiz) vasıtasıyla aldığımız duyumlar, algı’yı sağlayan iç güçlerimiz vasıtasıyla beynimizde toplanır, daha sonra kullanılmak üzere orada depolanır. İstek (niyet, gönül, kalb...), muhayyile (hayal gücü), akıl gücü (duyumlar arasında bağlantı kurma, bilgiyi tasnifleme), bellek gücü (hafıza kayıt), tasarım (yeni fikir ileri sürme) gibi görünmeyen iç güçlerimizin devreye girmesiyle algılama, yani öğrenme gerçekleşir. Bu nedenle, öğrenmenin gerçekleşebilmesi için çocuğa sunulan görsel ve yazılı nesnelerin akla uygunluğu şarttır.

Akla uygun olan, yani algılanabilir olan, bilime de uygundur. O nedenledir ki, algılanması olanaksız durumlar için akıl-dışı veya bilim-dışı deyimini kullanırız.

“Bilim” yerine Latince Logos (Legosi) kullanacak olursak, “bilim-dışı” yerine Dis-logos diyebiliriz. Bu sözcük bizi okuma zorluğu çeken çocuklara konulan “disleksi” tanısına götürür. Hatta bu sözcüğün, Dilbilim’de sözcükleri kök yapısına kadar inerek anlamlandırmayı irdeleyen Leksikoloji’ye (Anlambilim’e) kaynak olduğunu söyleyebiliriz.

Anlambilime aykırı durumlarda “leksik hata”, ya da “disleksi” kavramı kullanılırken, aynı sözcüğün öğrenmede güçlük çeken çocuklar için de kullanılıyor olması tesadüf değildir. Disleksi (bilim-dışılık) içeren ders kitaplarıyla eğitim yapılan okullarda doğaldır ki alınacak sonuç disleksi olacaktır.

İki yıldan beri ülkemizde, psikolojik danışmanlık hizmeti verilen eğitim birimlerinde bazı öğrencilere “disleksi” tanısı konulabilmekte, bu tanıyı koyacak psikologlar için MEB tarafından “disleksi sertifika kursları” açılmaktadır.

Bir yandan ders kitaplarını “disleksi” (bilim-dışılık) içeren resim ve yazılarla doldururken, diğer yandan doğal olarak bunları algılamakta zorlanan çocuğa “disleksi” tanısı koymak ve bunun sonucunda çocuğu normal eğitimin dışına atmak, izah edilebilir değildir.

Kitapta gördüğümüz Pedagojik yanlışları dört başlıkta toplayabiliriz:

A- Müfredat açısından (Yaş grubuna uymayan konu ve anlatımlar)
B- Dilbilim açısından (Leksik hatalar)
C- Resim sanatı açısından (Proporsion hataları)

Müfredat açısından kitapta bulunan yanlışlar:

Hayat Bilgisi Konu Başlıkları, eğitimci ve yayıncı Hüseyin Hüsnü Tekışık’ın Üniteler Ansiklopedisinde(1973 Ankara) şöyle verilmektedir:

1.sınıf: Okul Hayatımız, Cumhuriyet Bayramı ve Atatürk, Evimiz ve Ailemiz, Yeni Yıl, Sağlığımızı Nasıl Koruyalım, Bizim Bayramımız, Ders Yılı sonu.

2.sınıf: Yeni Ders Yılımız, Cumhuriyet Bayramı ve Atatürk, Çevremizde Sonbahar, Çevremizde Kış, Taşıtlar ve Trafik, Haberleşme, Çevremizde Bahar, Ders Yılı Sonu.

Bu gördüğümüz ünitelerdeki sıralama belli bir düzen göstermekteyken, elimizdeki 1.sınıf Hayat Bilgisi ünitelerinde ise karmaşıklık mevcuttur. Örneğin, konu başlığı 1.sınıf seviyesini gösterdiği halde, konu işleme seviyesi ise resimlerine bakmaktan ibarettir. (Kitabın site adresine yorum ekleyen öğretmen Ersoy Bozarslan’ın diyor ki; “Kitap içeriği çok basit, 40 dk olarak verilen konular 10 dk da işleniyor.”)

Diğer yandan, bazı metinler 5.sınıf ve hatta daha yukarı seviyede (sh.74/ Öğretmenler Günü, Sh.82/Enerji Tasarrufu Haftası, gibi) olabilmekte, anlatımda “ve”, “veya”, “ile”, “için” gibi bağlaçlar sıklıkla kullanılmakta, anlatımda ifade birliği kaldırılmakta, bu yaşta cümlede kullanılan kelime sayısı 5-7 kadar olmalıyken, bu yolla cümleler 20-21 kelimeye kadar uzatılmakta (sh.59,74 ), değişik zaman dilimlerinde kurulan cümlelerle paragrafların başı sonu arasında bağlantı kopmakta, hatta büyük bir paragrafla tüm metin bitirilebilmektedir. Bütün bunlar algıda zorluk yaratır. Çocuğu anlamayacağı şeyleri okumaya zorlamak eğitim değildir.

Çocuğun hayatı severek öğrenmesi Hayat Bilgisi dersinin esasıdır. Söz konusu kitapta yaşamın kırıldığı anları abartarak öne çıkartan resimler vardır. Bu resimleri diğer başlıklar altında ayrıca ele alacağız. Burada, eski kaynaklarla karşılaştırmak üzere, bahçe işleri anlatılırken verilmiş bir örneği görelim. (Fen ve Tabiat Ansiklopedisi, Doğan Kardeş Yay, İst-1960)

Resmin altında “Bahçede çalışmak sağlığımızı korur” diye yazılmış. Bu resmin ne kadar güzel olduğunu ve bu cümlenin ne kadar doğru kullanıldığını bugünkülerle karşılaştırdığımızda daha iyi anlıyoruz.

Hayat Bilgisi konuları;

a- Çocuğun seviyesine ve algılama özelliklerine uygun,
b- Çocuğun ruhsal gelişimine uygun; yakından uzağa, somuttan soyuta, basitten zora, bilinenden bilinmeyene,
c- Empati kurulabilir ve denemesi yapılabilir örneklerle,
d- Hayatı sevdirerek, olumlu örnekler vererek, negatif emir cümlesi ve düşük enerjili sözcükler kullanmadan, işlenir.

Oysa kitabımızda bunların tersi yapılmaktadır. Örneklere bakalım:

Sh.61: Az sonra ölümlü kaza gerçekleşecek olan bir an resmedilmiştir. Konu başlığı “Şoför Amca Dikkat!” demesinde bir anlam yoktur; havaya söylenmiş bir söz gibidir. Çocuğa mı şoföre mi yazıldığı belirsizdir.

Böyle bir dehşet anına çocuğu baktırmak, empati kurulması imkânsız böyle bir an üzerinden bir şeyi öğretmeye çalışmak büyük yanlıştır. Çocuk, bu anı hayal ederken korku ve kâbus yaşayabilir. İkinci resimdeki çocuk da az sonra ezilecek... Üçüncü resimdeki “kör nokta oluşumu” konusu ise lise düzeyinde fizik dersinin konusudur; gece yola çıkan şoförlere ve anne-babalara öğütlenecek şeydir. Böylece, bu sayfada, şoför eğitimi, aile eğitimi, çocuk eğitimi birbirine karışmış haldedir.

Trafikle ilgili kurallar öğretilirken, öncelikli olan “yola bakmak” kavramıdır. Kitapta ise “görmek ve görülmek” gibi ikincil edimler seçilmiştir. Önce bakılır, sonra görülür. Bu nedenle önce çocuğa yolda bakması istenen şeyler, trafik ışıkları, yolun boş olup olmadığı gibi durumlar öğretilir. Örneğin, sokakta karşıdan karşıya geçerken yolun boş olup olmadığını anlamak için “sola bak, sağa bak, yine sola bak ve hızla ama koşmadan karşıya geç” kuralı verilir. Ana caddede karşıya geçmek için ise, trafik lambalarına bakmak, yaya geçitlerini, üst ve alt geçitleri kullanmak gibi kurallar öğretilir. Burada neyin öğretildiği belirsizdir, bilgiler kaos halindedir.

“Taşıtlar ve trafik ünitesi” önceki yıllarda 2.sınıf konuları içerisinde yer alıyordu. Burada 1.sınıfta daha basitleştirilerek verilmiş olabilir mi diye bakarken, görüyoruz ki, denemesi dahi yapılamaz şekilde, sınanması halinde tehlikeli olacak resimlerle verilmektedir.

Not: Almanya’da ilkokulu bitirmiş çocuklar arasında, uzak-yakın kavramı oluşmamış, yaklaşmakta olan aracın uzaklığını kestiremediği için kendini yola atan, bu tehlikeyi algılamayan çocuklar tespit edilmiştir. Bu konuda hem internet oyunları hem de ders kitaplarındaki perspektiften yoksun resimlerin algı bozukluğuna sebebiyet verdiği üzerinde durulmaktadır.

Sh.74: Konu, Lise düzeyinde bir anlatımla, 20 kelimelik cümlesi olan, tam sayfada tek paragrafla, liseye göre bir resimle verilmiştir. Bu konu aslında hiç işlenmemiş demektir; çünkü bu yaşta çocuğun aklı bunları alamaz.

Keza, aynı sayfanın ödev sorusu seviyenin üstündedir; çocuktan “eğitimin önemini ve öğretmenlerimizi” anlatan resim yapmasını istiyor. Oysa bir şeyin önemi, ancak eksikliği durumunda hayatında nelerin azalacağını kavramakla ilgilidir ve uzunca bir yazıyla anlatılabilir. O nedenle bu ödev çocuktan yapamayacağı bir şeyi istemektir. Hem de, aynı anda iki şeyin resmini istemek bir başka pedagojik hatadır; çocuğun dikkati aynı anda iki şeye yönelemez. Çocuk neyi yapacağına karar veremez, ikilem yaşar, çaresiz kalır; böyle bir duygu çocuğa yaşatılmamalıdır. Üstelik, biri somut, diğeri soyut kavramdır; çocuk soyut düşünme yaşında değildir.

Sh.31 (2.böl.): “Getirdiğiniz insan resimlerinin vücut bölümlerini keserek yeni tipler oluşturunuz” komutu veriyor. Böyle bir etkinlikle neyin eğitimi veriliyor, düşünmek bile ürperticidir. Bunu izah edecek psikolog Ankara’da bulamadım.

Sh.17 (2.böl): “Aşağıdaki resimde oyuna alınmayan çocuk, sizce ne hissediyor olabilir?” (1), “Aşağıdaki resimde çocuk arkadaşının oyuncağını bilerek kırmıştır. Oyuncağı kırılan çocuk sizce ne hissediyor olabilir?” (2). Burada verilen her iki komutta da çocuk nefret ve öfke duygularını tarif etmeye yöneltilmektedir. Bu yaşta geliştirmemiz gereken arkadaşlık, dostluk ve kardeşlik duyguları bu şekilde verilemez.

Sh.22 (2.böl): Elleri direksiyonu bırakmış halde bisiklet süren çocuk resmedilmiş. İkinci karedeki çocuk normal sürüyor. Komutta hatayı gösterin, diyor.

Yanlışı örneklendirmek olmaz, çünkü çocuk hayatı taklit ederek öğrenme çağındadır. Bisiklete böyle binmek tehlikelidir, buna basit bir “hata” başlığı koymak bile büyük yanlıştır. Oysa Bilimsel olan bilgi, denemesi yapılabilir olandır, sınanabilen bilgidir. Kitapta, denenmesi halinde tehlikeli olacak çok sayıda böyle resim vardır. Leksik açıdan da, “hata” kavramına uygun örnek değildir, çünkü hata, telafisi mümkün durumlarda yapılan yanlışa denir.

Devamı bir sonraki yazıda


Mahiye MORGÜL
31.03.2013

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 







 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.