Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

HAYAT BİLG. DERS KİTABINDAN DİSLEKSİ HASTALIĞINA GİDEN YOL 2

Negatif emir cümlesi ve düşük enerjili konuşma örnekleri:

Kitapta çocuklar birbiri aleyhine olumsuz yönde düşünmeye alıştırılıyor. Olumsuz düşünmek düşük enerjili sözcükleri kullanmayı gerektirir. Oysa, bir şeyi alkışlamak, beğendiğini güzel sözlerle ifade etmek, yücelme duygusu yaşamak, güzel yaptığı bir şeyi arkadaşıyla paylaşmak gibi, hayatı severek yaşadığı anları çocukta kalıcılaştırmak gerekir. Bunu sağlamak, ancak enerjisi yüksek sözcükler kullanmakla mümkündür.

Diğer yandan, olumsuz örneklerle işlenen konuları dramatize ederek (yaparak yaşayarak öğrenme) öğretmek isteyen bir öğretmen bunu gerçekleştiremez. Çünkü, “eğitimde drama” kurallarına aykırı bir durum söz konusudur. Drama pedagojisinde bu kural şöyle izah edilir:

“Sınıfta yapılan dramalarda olumsuz davranış (kötü adam) örneği çocuğa rol verilmez. Çünkü çocuk o rolü oynamaya çalışırken rolünü benimser.”

Kitapta sıkça kullanılan olumsuz ifadelere baktığımızda bu kitabın çocuğa düşük enerji yüklediğini rahatlıkla söyleyebiliriz:

Sh.24: Çocuklar birbirine kurallara uyma uyarısı yapıyor, masumca görünüyor ancak, dipteki kiraz kafalı şaşırtmaçın 2.sorusu asıl niyeti ortaya koyuyor: “…kurallara uymayanlar olursa neler hissedersiniz, nasıl davranırsınız?”

Sh.25: “Hata Yapabilirim” üst başlık halinde. Burada hata gibi düşük enerjili bir sözcük manşete alınıyor, yani teşvik görüyor demektir.

Kiraz şaşırtmaç çocuğun yaptığı bir hatayı anlatmasını istiyor. Bu istek asla yerine getirilecek şey değildir, çocuktan böyle bir şeyi istemek ona büyük haksızlıktır; çocuğa “Yapmışındır yapmışsındır, hadi suçunu itiraf et bakiim…” der gibidir. Böyle bir şey dramatize bile ettirilemez.

Sh.26: Bu sayfada tam beş kere “hata yapmak” geçiyor. “Hata yapmak” fikri çocuğun beynine tekrar yoluyla (pekiştireçtir) yerleştiriliyor:

a-“Ben de hatalar yaptım…”. b-“…futbolcular da hata yapıyor.” c-“Herkes hata yapabilir” d- “Hata yapan arkadaşınıza…” e- “Hata yaparsanız oyuna devam eder misiniz?”

Sh.30: Kurallar olumlu cümleyle verilmelidir, çünkü olumsuzluk ekini beynimiz atar, kök heceği emir olarak alır. Buradaki “izin almadan konuşmamalıyız” cümlesi “izin almadan konuşmalıyız” olarak dönüşür. Doğrusu, öğretmen tarafından yapılan yapılan “İzin alarak konuşalım” uyarısıdır. “Koridorda koşmamalıyız” cümlesi de aynı şekilde yanlıştır, “koşmalıyız” olarak dönüşür.

Sh.31: “Oyunda ebeyi seçerken mızıkçılık yapan arkadaşlarınıza nasıl davranıyorsunuz?”. Çocuğa, “mızıkçılık yapan arkadaşın mutlaka vardır”, bunu düşünmesi için komut veriliyor! Arkadaşlarıyla çocuğun ilişkisine zarar verecek sorudur.

Hem, oyun bahçede kalmış, olanlar orada bırakılmış, sınıfa girilmiştir. Teneffüste oynanmış bir oyunun içindeki istenmedik bir olayı derse/sınıfa taşımanın eğitsel bir anlamı yoktur. Hatta, teneffüste yaşanmış muhtemel olumsuzlukları sınıfın dışında bırakmak için, drama pedagojisinde, derse başlarken konsantrasyon için tüm sınıfla yapılan basit bir “uyum-güven-ısınma” alıştırması önerilir. (Eğitimde Yaratıcı Dramaya Merhaba, M.Morgül, Kök Yay. Ankara 1998)

Sh.37: “Lütfen öğretmenimizin sözünü kesme.” İlişkiyi soğutucu ifadedir.

Sh.38: “Güzel resim yapamıyorum”; bu sözü, resim yapan bir çocuğun kendine söylemesi mümkün değildir. Örnek çok yanlıştır. Bu sınıfta böyle bir resim yapma ortamı varken güzelliklerde benzerlikleri bulup onları yüceltmeye yönelik edecek söz mü kalmadı?

Bu kitap belli ki, sanatsal yücelme duygusunu çocuktan esirgeyenler tarafından yazılmıştır. Oysa, beynin besini (ruhun gıdası) olan en güçlü enerji akışı çocukta resimle birlikte başlar.

Sh.42: Resimde, “Anlattığımı kimseye söyleme” derken bir dedikodu yapılıyor. (Olumsuz emirler çocuğun beyninde kök hecedeki olumlu emre dönüşür demiştik.) 2.karede bu dedikoduyu başkalarına anlatırken onu duyuyor; artık çocuk resmedildiği gibi hayat enerjisini kaybetmiş, yıkılmış haldedir. Bunlar asla sağlıklı iletişim örneği değildir, sınıfta canlandırması (dramatizesi) dahi yapılamaz.

3.örnekte, izin almadan eşya kullanmak… Resmedilmez, kötü enerji yayar.

Şaşırtmaçın “Arkadaşlarınızın hangi davranışları sizi üzer?” sorusu da, çocuğun arkadaşlarına sıcak yaklaşmasına engeldir.

Sh.54: Arkadaşlarınızla sorunlarınızı anlatmaya teşvik yapılıyor. Çocuk neyi sorun olarak görecekmiş, örneklere bakalım:

a- Boyu yetişmiyor elindeki resmi panoya asmaya. (Sorun kavramına girmez!) Bütün çocuklar sınıfın panosuna uzanamazlar.

b- Çocuk kendi yaptığı resim için asla “kâğıt” demez, “benim resmimi de asar mısınız?” der. Çocuklar için yaptığı resim çok değerlidir, onu küçülten düşük enerjili kelimeler kullanmak yaptığı işi küçümsemektir. Güzel sanatlar, düşük enerjili kelimelerle asla örtüşmez. Sanatla okulda yeni tanışan çocuğun sanat sözcüklerinden oluşan bir sözcük dağarcığına sahip olması çok önemlidir, çünkü bu sözcükleri hayal ederken bile onun zihinsel enerjisini artırmaya yarayacaktır.

c- İki çocuk topu paylaşamıyor. “Sırayla veya birlikte oynayalım” diyor. Doğru ifade bu değildir. İki çocuk varsa “birlikte oynayalım”, üç çocuk ve daha fazlası varsa “sırayla oynayalım” denir.

d- 4.karede öğretmen ikilem yaratıyor; seçimi çocuğa bırakmadan tek komut vermelidir.

e- Sondaki şaşırtmaç, okulda karşılaştığı sorunları soruyor; çocuğu okuldan soğutacak kadar düşük enerjili bir soru… “Sorunlarınızı nasıl çözersiniz?” diye soruyor; bu soruda sınırsızlık var, sınırsızlık beyni dağıtır, çocuk toparlayıp buna cevap veremez. Çocuk neyi sorun olarak görmelidir, bu konu muğlak bırakılmıştır.

Sh.60: “Taşıtların sesleri aynı olsaydı..” Ama değil. Yani olumsuzluk var. Öte yandan, çocuğun aklını dağıtır, çünkü çocuğun hayal sınırını aşar. Resimde ambülans fotoğraf iken diğer taşıtlar çizimdir, uyumsuzluk yaratıyor.

Sh.64: “Bunu hep yapıyorsun.” Azarlama var.

Sh.69: “Lütfen tebeşir kullanma”, “Sırayı karalama”. Negatif emirler…

Dilbilim açısından yanlışlar; Dil ve Anlatım hataları

Kitapta sıkça Dil ve Anlatım yanlışları ile karşılaşıyoruz. Anlaşılır olması için, sözcükbilim de denilen leksikolojiyle ilgili bir site adı verelim:

http://www.cokbilgi.com/yazi/sozcukbilim-nedir-leksikoloji-sozcuk-bilimi

Leksikoloji adı verilen dilbilim dalı, sözcüklerin anlamlarıyla ve doğru kullanımıyla ilgilenirken, bize “bu bilime aykırı eğitim vermeyin” der. Çünkü insan beyni, zihinsel faaliyetini sözcüklerle ve onların anlamlı çağrışımlarıyla yapmaktadır.

Bu nedenle çocuğun kavram dağarcığını oluşturmaya başladığımız bu ilk yılda okuduğu cümleler, kavramlar ve sözcükler berrak, somut ve anlaşılır, başka şekilde anlamalara da gelecek biçimde değil, en çok bilinen anlamıyla kullanılmış olmalıdır. Anlamı oturmamış muğlak, bulanık sözcükler, çocuğun kafasını da bulandırır. Böyle sözcüklerle çocuk zihinsel faaliyet yapamaz, kendini ifade edemez, yazarken de doğru sözcükleri bulup yazamaz.

Leksik hata içeren cümle ve kavramlar için Bilim-dışı (Dislogos/Disleksi) terimi kullanmak yanlış olmayacaktır. Açarsak; akla sığmayan, akla mantığa uygun olmayan, aklın almayacağı, dil ağacında yeri olmayan… Akıl durgunluğuna sebebiyet veren, algıda azlık yaratan, algıda yavaşlamaya sebep olan, kavranamayan, akla oturmayan, zihinsel tıkanmaya, algıda tutukluğa yol açan...

“Dis-logos” sözcüğü, leksikoloji açısından, Disleksi kavramına kaynak olan sözcüktür. “Disleksi” kavramı, çocuğa “Algıda azlık” tanısı koymak üzere, “yeni neslin ders kitapları” ile birlikte 2005’den sonra Türk Eğitim Bilimlerine girmiştir. 2010 yılından itibaren, bu tanıyı çocuğa koyacak olan psikologlar için hizmet içi sertifikalı kurslar açılmaya başlanmıştır.

Artık, sınıf öğretmenlerinin “bu çocuk okuma-yazma güçlüğü çekiyor” diyerek başından savdığı çocuklar, gönderildikleri rehberlik servislerinde disleksi tanısıyla normal eğitimin dışına atılabilmektedir. Endişemiz odur ki, ders kitaplarındaki bilimdışı yazı ve resimler çocuklarda bu yönde oluşumlara sebebiyet vermektedir.

Anımsayalım; sözcükler, nesneler ve olaylar arasında anlamlı bağ kurmak zekânın belirtecidir. İnsan, eğer sözcük dağarında doğru kavramlar varsa zihinsel faaliyet yapabilmektedir. Bu nedenle eğitimciler seçtiği her bir sözcüğün anlamını, çağrışımlarını ve yaydığı enerjiyi bilmek zorundadır. Bir ders kitabında olumsuz emir cümlesi kullanmamak, olumsuzdan örnek vermemek kadar, yücelme duygusu veren estetik değerde yüksek enerjili (pozitif) sözcükleri seçerek kullanmak çok önemlidir, kitabın değeri böyle ortaya çıkar.

Eğer bir cümlede, yan yana gelen sözcüklerden anlamlı bir bütünlük oluşmuyorsa, yani sözcükler bozuk pazıl gibiyse, bu cümlede leksik hata vardır, bilim dışıdır, algılanamaz. Eğer bir paragrafta cümleler arasında bağlantı yoksa veya bir metinde paragraflar arasında anlamlı bağ yoksa, bu durum için de bozuk pazıl benzetmesi yapabiliriz. Birbiriyle uyumsuz parçaları birleştirmek için ne kadar uğraşsanız fotoğraf tamamlanamaz ve bu sırada harcadığınız enerji de boşa gider, sinirlenirsiniz.

Çocuk, bozuk pazıl (yap-boz) oynamaya zorlanmaz, eğer zorlanırsa nelerin ortaya çıkacağı şempanze üzerinde denenmiştir. Şempanzenin önüne bozuk pazıl koyarlar ve bir süre sonra parçaları bir türlü birleştiremediği için çok sinirlenir, saçını başını yolmaya, çıldırma belirtileri göstermeye başlar. (Şempanzeyle yapılan bu deneyin çekimi yapıldı ve filmin altına gülme efekti koyarak bize komik bir şeymiş gibi ekranlardan gösterildi!) Bu deney, disleksi içeren görsellerin ve metinlerin çocukları da disleksi yapacağının işaretidir.

Parçaları birbiriyle buluşmayan resimleri ayrıca irdeleyeceğiz. Ancak burada, kitaptan, resimlerdeki mesajla örtüşmeyen kavramlara örnek göstereceğiz.

Sh.14: Kiraz bir meyve adıdır ve Anadolu’da kadın adıdır. Oysa burada şaşırtmaçlık yapan bir erkek tiplemesine ad yapılmıştır. İnsan bedenine kirazdan baş konulmuş, bu da insana saygısızlıktır. Karikatür gibi algılanır, onun sorduğu sorular ciddiye alınmaz. Şaşırtmaçlık görevi var, her sayfada dikkat dağıtma işlevi ona verilmiş. Bir de adı özel isim gibi büyük harfle başlatılmış, Kiraz.

İşi akıl dağıtmaktır ki, hemen yanındaki sayfada beş dağınık boncuklu altı sıralı abaküs (!) vardır. Her sayfanın dibinden, kenarından, tepesinden, karışık şekillerde el kol hareketleri yapmaktadır; pedagoji diliyle söylemek gerekirse yaptığı iş çocukların dikkatini dağıtmaktır! Çocuk, tüm kitap boyunca 225 kere bununla karşılaşmaktadır; bu bozuk resim kitabın görsel kahramanı yapılmıştır.

Sh.62: Evimiz bizim merkezimizdir, buradan bir yere (okula vs) gidilir ve sonra eve geri dönülür, çocuğun algısında bu vardır. Eğer, okulu merkez alarak “okula gelirken” diye cümleye başlarsak, o güne kadar aklında yer etmiş olan “okula gitmek” kavramı sarsılır, bulanıklaşır. Doğru olanı, “okula giderken…” demektir.

Sh.18-19: Koşan çocuğa “birlikte oyun oynadığımız için mutluyum” diyor; koşmakta olan bir çocuğa bunu diyemez, çünkü bu, karşılıklı durup yüz yüze bakışırken söylenecek bir sözdür.

“Ben de” diyen çocuk, koşarken bunu diyemez! Sözler havada kalıyor! Diğer resimdeki, “Ne yaptın?” sorusu kavgayı başlatır, ancak karşısında kasten kızdıracak bir şey yapan çocuk var; kötü davranış örneğidir, kitaba giremez.

Öfkeyi kitaba resmetmek yanlıştır. Çocuklarımız bu kadar kötü enerji yayan resimlere bakmaya ve böyle yazıları okumaya mahkûm edilemez! Böyle bir resmin üzerinden soru sorarak fotoğrafı kalıcılaştırmanın anlamı yoktur.

“Kendimi tanıyorum” adı altında çocuklar kötüye baktırılıyor ve bunun üzerinden “duyguları tanımlama” yaptırılıyor, bunda da büyük pedagojik hata vardır.

Anımsayalım; biz yetişkinler, çocukların anlık öfkelerini yumuşatarak, isteyerek yapsa bile “istemeyerek oldu, değil mi?” diyerek, hatanın kalıcılaşmasını önleriz. Aile kültürümüzde bu vardır, töremiz budur. Görülen odur ki, bu kitap bizim kültürümüze de aykırıdır.

Anadolu Oğuz töresinde “kötüye bakma, kötüyü konuşma, kötüyü duyma” olarak özetlenen üç kural vardır. Bu sözde, hazine değerinde pedagoji vardır. İzciler de üç parmağını yukarı kaldırarak, üç şey üzerine and içerler, böyle selâmlaşırlar.

Sh.20: Oyun ve beceri kavramları karışmış. Ağaç dikmek hep yapılan bir şey değildir, alışkanlıkla yapılan iş gibi “hoşlanmak” deyimiyle örtüşmez. Resim yapmak sevilir, hoşlanılmaz. “İyi bir ressam olmak” deyimi yoktur, “ünlü bir ressam olmak” hayal edilir.

Sh.21: “Kolayca yapılan işler” diye bir kavram yoktur. Oysa hoşlandığı için her zaman yaptığı işe ise hobi denir; kavramlar yanlış veriliyor. Oyun, iş, hobi kavramları karışmış haldedir. Kitap okumak, resim yapmak gibi zihinsel faaliyetler “sevilir”, hoşlanmak kavramı bunlara uymaz.

Sh.28: Türkiye’de biz sabah temizliğine “Kişisel bakım” demeyiz. Bu kavram bu resimlerin alındığı yabancı ülkelerden ithal ve hatalı çeviridir. Biz, bebeğe bakarız, hastaya bakarız, arabaya bakım onarım yaptırırız! Okulda kişisel bakım da yapılmaz.

Şaşırtmaç sorusu; “Kişisel bakımınızı sağlamak…” deyimi bir daha yanlıştır, çünkü bu dışarıdan tedarik edilen bir şey değildir.

Sh.38: Resim yapan çocuk kendisine “Güzel resim yapamıyorum” diyor. Büyük pedagojik hatadır. “Güzel” sözcüğüne negatif anlam yüklenmekle böyle bir güçlü enerji kaynağı içeren sözcüğün bütün enerjisi maalesef yok edilmiştir. Karşı sayfada (sh.39) ise “Ne güzel senin adına sevindik” şeklinde muğlak bir cümlede kullanılmış, sh.66’da “elma şekerinin tadı çok güzel” diyerek burada da sözcüğün asli işlevi olan kişiye enerji veren özelliği kaybettirilmiştir. Oysa “güzel” sözcüğüne en yakışan, anlamını en güçlü hissettiren, “Çok güzel, Ne kadar güzel, aferim” gibi, insanın başarısını öven, en güçlü öğrenme isteği doğuran anlamlarıyla kullanılmasıdır. Kitap boyunca çocuğa güç veren bu cümleler hiç kullanılmamıştır.

Kitaptaki bazı çizimlerde sözcüklerin anlam kaymasına uğradığını görüyoruz. Anlam kayması, yani Dis-leksi özelliği gösteren sözcük ve cümlelere örnekler:

Sh.41: ”Beslenme zamanı” değil, “Beslenme saati” olmalıdır.

Sh.44: Eşyaları özenli kullanmak ile sınıfın düzenli olması aynı kavram değildir! “Sınıf düzenli” diyor ama değil, çantalar ve malzemeler orda burda.

Sınıfın resminde Işık-Gölge ilişkisi bozuk; sınıfta gölge olmaz, çünkü güneş ışığı tüm sınıfa direk vuramaz. Masanın kenarı düz olduğu halde gölgesi kıvrımlı olamaz. Bu tür kare masalar Türkiye’de standartlara uymaz.

Sh.45: Kapı altında insan ayağı, yanında kolları… İnsan mı kapı mı? Koskocaman kapı dramatize malzemesi olamaz. Buradaki eşyaların hiç biri dramatize maskesi olamaz, taklit edilebilir değildir, denemesi yapılamaz.

Olumsuz emirler var; “kapatmayın”, karalamayın”, “atmayın”.

Şaşırtmaç, aynı anda okul eşyasını ve sınıf eşyasını soruyor; çocuk aynı anda iki başlık altında eşyaları zihinsel tasnif edemez.

Sh.47: Baloncuktaki “Onu yakından tanımak istiyorum” yanlıştır, sanki sağ bir insandır da gidip bizzat tanışmak istiyormuş gibi algılanır. “Hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyorum” denilebilir.

Sh.50: “Kız çocukları da erkek çocuklar ile birlikte öğrenim görme hakkına kavuştu” cümlesi dil olarak da, tarihsel olarak da yanlıştır. Kız ve erkek çocuklar birlikte öğrenim hakkına kavuşmuşsa, hiç abartıya girmeden “çocuklar öğrenim görme hakkına kavuştu” demek” yeterlidir. Ancak, çocuklar için “öğrenim görme” deyimi kullanılmaz, bu deyim yüksek öğrenim içindir.

Cümlenin tarihsel bir yanlışı daha vardır: 1848’de Kız ve Erkek Öğretmen okulları kurulduğundan biliyoruz ki, o tarihte öğretmen bile olunabiliyordu. Bir örnek daha verelim; Konya Kız Orta Okulu 1920’den daha önce kurulmuştur.

Bu sayfada tarihsel başka yanlışlar da vardır: Cumhuriyetle birlikte seyahat hürriyetine kavuşmak, haberleşme hürriyetine kavuşmak gibi, Cumhuriyetin kuruluşuyla doğrudan ilgisi olmayan konular bu başlık altında verilmez, verilse de bunlar “hak ve hürriyet” kavramına girmez.

Sh.61: “Yürürken mi koşarken mi çevrenizdekileri daha iyi görürsünüz?” sorusu yanlıştır. Çünkü, çevre dairesel çağrışımlıdır, yürürken de koşarken de önüne bakılır. Bu cümlenin denemesi bile yapılamaz; bu soru bilimsel değildir. Zaten resimde de büyük pedagojik hata vardır; biraz sonra ölümlü bir kaza gerçekleşecekse bu an resmedilmez ve çocuk ona baktırılmaz. Çocuk bu resimle empati kuramaz, korku ve panik yaşayan şoförün yerine de, ezilmekte olan o iki çocuğun yerine de kendini düşünemez, hatta çocuk kâbus bile görebilir.

Sayfa sonundaki şaşırtmaçın sorduğu soru da seviyenin üzerindedir, “görülmek” kavramı gibi edilgen bir durumu algılamak bu yaşta mümkün değildir.

Sh.69: Ülke sevgisi bu değildir, bu kadar basit bir eşleştirme yapılamaz! Okul sevgisiyle ülke sevgisi yer değiştirmemelidir. Sevginin temizlik kavramı içinde verilmesi, sevgi sözcüğündeki yüksek enerjiyi düşürür. Maalesef “sevgi” gibi en yüksek enerjili bir kavram, kitapta doğru yerinde hiç kullanılmamıştır.

Sh.71: Üç değişik yazı alanı içeren 2. başlıkta, dik yazıyı okuyup eğik el yazısıyla yazılması isteniyor ve bu sırada sola yatık bir resimde çocuk dik olarak sandığa zarf atıyor… Burada üç farklı düzlemden çocuğa komutlar gönderiliyor; kaotiktir, parçaların açıları uzayda zihinsel olarak açılarak dağılır! Aynı düzlemde bulunmayan ögeler arasında bağlantı kurmaya çocuğu zorlamak zihinsel kaosa sebep olur. Örneğin soru ile cevap arasında bağlantı kopar.

Aynı düzlemde bulundukları halde, başka renkler içine alınmış yazıların her biri ayrı resim muamelesi görür; bu kadar farklı resmi aynı anda görmek göz yorduğu parçalar arasında bağlantı kurmak da zorlaşır ve sonuçta algıda yavaşlamaya yol açar.

Sh.75-76: “Benim eşsiz yuvam”… Ev ile yuva kavramı karıştı. Hayvan barınakları ile yuva kavramı bir daha karıştı. Kedilere yuva yapılmaz, bu kavram da karıştı. Her canlının bir yuvaya ihtiyacı varmış gibi, “canlılar” kavramı karıştı, oysa canlıların tasnifi henüz öğrenilmemiştir.

Sh.78-79: Canlılar ve Besinleri… Bu iki sayfaya dikkat ediniz; burada bütün fen ve doğa bilimlerinin temeli dinamitlenmektedir. Çocuğun ilk tanıştığı bu kavramlar bulanıklaştırılıyor.

a- “Çevrenizde gördüğünüz hayvanlar…” (Oysa resimde hayvanat bahçesinde kafeslerde yaşayan hayvanlar var!)

b- “Resimdeki hayvanların neyle beslendiği” soruluyor; oysa çocuğun bunları gözleme şansı yoktur! Eğer ansiklopedik bilgi istiyorsa, bu çocuk henüz 1.sınıftadır!

c- Şaşırtmaç elinde büyüteçle emir veriyor; “Seçtiğiniz canlının neyle beslendiğini araştırın…” Öncelikle, bu konu büyüteçle araştırılacak şey değildir. Çocuk, “canlılar” gibi sınırsız bir alanda araştırmaya ödevlendiriliyor; yakından uzağa, basitten karmaşığa gibi temel pedagojik ilkelere aykırıdır. Bir de resimde renkli alan ortasına açmış beyaz boş alan; çocuğun zihninde boşluk hissi yaratır, tuhaflık duygusu verir.

d- Sofradaki anne ile çocuğun sol kolları neden masanın altındadır, belirsizdir. Çok soğuk bir yemek sofrası, örnek aileyi vermiyor. Babanın sol elindeki ekmek cep telefonu gibi iğreti duruyor; eğer ekmekse tabağına yakın olmalıydı.

e- Çiçek sulayan çocuk resmi: Demek ki bitkiler böyle besleniyor! Bitkilerin sindirim sistemleri var demek ki!… Bu nasıl bilimsel kitaptır?

f- Şaşırtmaç tüm canlıları kapsayan bir soru soruyor; canlılar beslenmezse ne olurmuş?

Bu iki sayfada, fen bilimlerinin temeli dinamitlenirken çocukların beynine de disleksi ekilmektedir.

Sh.80: “Ocakta duran tenceredeki yemek…” Gereksiz uzatmadır. “Ocaktaki yemeğin…” ile başlamak yeterli, ancak resimde ocak yanıyor ve yemekten buharlar çıkıyor zaten, öyleyse “yemeğin ısındığını nasıl anlarsınız?” demek yetecekti. Burada, şişirme laflara çocuğu boğuyor.

Şaşırtmaç, donma, erime, kaynama ve buharlaşma olaylarına örnek istiyor; suyun hallerine atladı, 5.sınıf Fen konusudur.

Sh.81-82: Her iki okuma metninde kullanılan dil-anlatım seviyesi 1.sınıfa denk değildir.

Buradan itibaren kitapta format değişiyor; Çalışma Bölümü başlıyor.

Sh.14-15: Şaşırtmaç kiraz adam bu bölüme “Çalışma kitabınız…” diyor. Kitap kavramıyla da oynanıyor; bir kitap yekpare olur. Öne arkaya git-gel yaptırarak çalışma dikkat dağıtıcıdır, bu yapı kitabı daha anlaşılır yapmaz.

Kitabın 2 tane “14-15” numaralı sayfası olduğunu, büyükçe 2 tane Kiraz şaşırtmacın her iki yerde de bulunduğunu görmek çocuğu çok şaşırtacaktır. Kiraz’ın ailesi bile vardır; bu bir masal kitabı olmalıdır.

İki parçalı böyle bir kitapta, iki ayrı mizampaj nedeniyle, görsel parçalanmışlık duygusu ağır basmaktadır. Bu durum, insanı rahatsız ediyor, gerginlik yaratıyor. Bu bölümde, sayfalar yeniden numaralandırılıyor, ki bu durum bir daha akıl karıştırıcıdır.

Ek: Anaokulu öğretmenlerine verilen hizmetiçi eğitim seminerlerinde (Mart 2013), içeriğin daha hafifletileceği ve artık sınıfın etkinlik köşesine “merkez” denileceği öğretmenlere bildirildi. Anlaşılan, kavramlarla oynamanın anaokullarına kadar indirilmesinin adı “müfredatı hafifletme” olarak gösterilmektedir. Bu demektir ki, devamını Hayat Bilgisi dersinde yaşayacak çocuklar.

Devamı bir sonraki yazıda


Mahiye MORGÜL
3.04.2013

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.