HAYAT BİLG. DERS KİTABINDAN DİSLEKSİ HASTALIĞINA GİDEN YOL 3
Resim sanatı açısından yanlışlar; Proporsion hataları
Bu kitaptaki resimlerde görülen başlıca orantısızlık hataları şunlardır:
1-Boyut hataları (İki boyutlu resimde üç boyutlu alan)
2-Düzlem hataları (Farklı düzlemler iç içe; dik okuma ile eğik yazı birlikte)
3-Perspektif hataları (Bakış açıları farklı resimler bir arada)
4-Tarz hataları (Çizim içinde resim, çizim içinde gölgeli resim, çizim içinde renkli resim, çizim içinde fotoğraf, çizim içinde karikatür, vb.)
6- Mizampaj hataları (Her sayfada ve toplamda 225 kere kiraz başlı cüceyi göstermek, birden fazla fotoğrafı farklı düzlemde ve farklı yakınlıkta yerleştirmek, vb.)
Ayrıca bir resmin algılanabilir olması için gereken 5 altın kural vardır; zemin, mekân, sınır, ışık ve bakış. Kitaptaki resimler çoğunlukla illustrasyon denilen türden çizimler olduğu için, bunların gerçek resimlerle bağlantısı yoktur. Ancak bu kadar çok illustrasyon bombardımanına uğratılan bir çocuk, gerçek yaşamla Hayat Bilgisi gibi bizzat hayatın kendisini öğreten bir ders arasında bağ kurmakta zorlanacaktır. O nedenle bir sayfada birden fazla illustrasyonun yer alması resim açısından görünüş kirliliği yaratır, yarardan ziyade zarar verir.
Eğer bir resimde temel resim kuralları çiğnenmişse, özellikle parçalar arasında orantısızlık (disproporsion) varsa böyle bir resim için sanat eğitimcileri “çöp” (kitsc) deyimi kullanır. 1.sınıf Hayat Bilgisi kitabında çöp olarak niteleyeceğimiz sayısız resim vardır. Bunlardan biri de aşağıdaki (sh.72) İlköğretim Haftası resmidir.
Resim üzerinde düşüncelerini istediğimiz ressam İsmail Gümüş (Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü eski bşk.), bu resimde “proporsion hatası” (disproporsion) bulunduğuna işaret ederek şunları söylemiştir:
“Proporsion hatasını anlatmak için şöyle örnek vereyim. Başın gövdeye oranı bozuksa, ki bu kitaptaki resimlerde çokça bu var, bu bir proporsion hatasıdır; parçalar birbiri ile uyuşmuyor demektir.
Burada iki boyutlu bir resim görüyoruz, fakat içersine üç boyutlu bir alan açılmış; bu da proporsion hatasıdır. Bu bina iki boyutlu olduğu halde okulun kapı girişi üç boyutlu duruyor. Okulun yan duvarı yok; yan duvar görünmezse resim çocuğun aklına oturmaz. Pencereler çocuk boyuna göre değil. Öğretmenin boyu uzun, okulun kapısından sığmaz.
Proporsion hatasından başka şeyler de var burada. Renkler çok kötü kullanılmış. İllustrasyon diyoruz, kitabın kapağında da öyle, kötü ressamın elinden çıkmış. Bilgiyi takviye eden resim olmalı.”
Ressam İsmail Gümüş öğretmenimizden ayrı olarak danıştığımız birçok sanat eğitimcisi daha, kitaptaki resimler üzerinde birçok hataya işaret etmişlerdir.
Ressam Abdurrahman Kaplan’a göre, “Tabiatta perspektif yoktur. Perspektif, düzlem üzerinde bizim yarattığımız resme derinlik verme hadisesidir; iki boyutlu bir düzlemde (kâğıt üzerinde) üçüncü boyutu resimlemedir. Kaçış çizgisi, ufuk çizgisi, kaçış noktası ve benzeri öğeleri vardır. Elinizdeki bu kitapta bütün resimler ve renklendirmeler kötü ressam işidir.”
Sh.72’deki resimde gördüğümüz diğer uyumsuzluklar:
-Bayraklar sallanırken Atatürk resmi sallanmıyor, çünkü Atatürk’ün resmi buraya kolaj fotoğraf olarak yapıştırılmıştır.
-Bayraklar üst kat penceresinin tepesinden böyle asılamaz.
-Pencereler kanatsızdır, sınıfta havalandırma yapılamaz.
-Bahçedeki kürsü ve çocuklar üç boyutludur. Küsüde konuşan kişi öğrencileri hizalamamış, onlara bakarak konuşmuyor.
-Büstün kaidesi çizimdir, üzerindeki Atatürk büstü ise resimdir
-Bayrak direği zeminsiz, bayrağın ipi yok; bayrak havada böyle kalamaz. (Kitaptaki bütün bayrak direklerinde bu hata görülüyor)
-Çatıda baca yok. Üç katlı binanın çatısı bu kadar geniş görünemez.
-Okul pembe, toprak da pembe, çamur gibi renklendirilmiş.
-Okulun giriş merdiveni dışarıda olmalı, kürsü orada yer almalıydı.
-Şiir yazısı renkli fon üzerine yazılmış; göz yorar, yazı okunaksızlaşır.
-Üç katlı bir okulda törene katılan öğrenci sayısı bu kadar az olamaz.
Böyle hatalar çocukta hem görme bozukluğuna hem de algılama bozukluğuna sebebiyet verir. Parça-bütün orantısı doğru kurulmayan böyle resimler aynı zamanda bilimdışıdır.
Bilim-dışı olmak, yani dis-logosi olmak, disleksi… Eğer bir kitaptaki yazılar disleksi içeriyorsa, aynı yerde resimler de disproporsion içeriyorsa, bu kitap tümüyle bilime ve sanata aykırı hazırlanmıştır. Bilime ve Sanata aykırı resim örneklerine devam edelim:
Sh: 25 (2.Böl): Sınıfın arka-tavandan bakışla çizilmiş resmi:
a-Sınıf çizim iken, şeref köşesi bir fotoğraftır.
b-Sol sıranın bakış noktası başkadır. Perspektifi bozuktur; sıralar küçükten büyüğe doğru dizilmiştir. Sağ sıranın bakış noktası ise bir başka noktadır. Bir resimde iki değişik bakış noktası olamaz. Bakarken, sağ gözün derecesi başka sol gözün derecesi başka gibi bir duygu veriyor!
c- Pencerenin pervazı zeminle buluşmuyor.
d-Bir tane sırası olan masa kare değil dikdörtgen olur. Bu masalar ise karedir ve kalemlikleri çocuğun kol boyundan ileridedir.
e-Sorulara gelince: Taşınması istenen kitap masadan büyüktür. Sandalye masadan büyüktür, öğrencinin sağında o büyüklükte oturma yeri yoktur.
Sh.36: “Bayrağımız ve Marşımız”
a-Bayrak iple bağlanmadan direkte duramaz; her an uçacakmış gibi etki yapar.
b-Çocukların yönü okula dönük değil. Bu bina okul değildir. Resmin etrafı fludur, sınırsızlık oluşmuştur, sınırsızlık matematiksizliktir; çerçevesiz resim aklı dağıtır.
c-Öğretmenin kolu orantısız büyüktür, çocukların kendisini görmesine engel oluyor. Binanın pencereleri de orantısızdır.
d- Türk Bayrağı, Türkiye Haritası ve Atatürk üst üste bindirilmiştir. Dalgalanmakta olan bayraktan kesit alarak ay-yıldızın orantısı bozulmamalıdır.
e-Bayrağın al rengi “Pantone 168” olmalıyken, burada kararmış ciğer rengine dönmüştür.
f- İstiklâl Marşının sözleri Mehmet Akif Ersoy’a, bestesi ise Osman Zeki Üngör’e aittir. Kitapta sadece şairinden söz edilmekte, oysa bayrak törenlerinde söylenen bu şiirin bestesidir. Şairi ile bestecisini birlikte öğretmek doğrusudur.
Belirgin şekilde orantısız resimlerin bulunduğu sayfalar:
1.Bölüm: sh.14 (Şaşırtmaç kirazda orantı hiç yok, her sayfada ve toplam 225 kere çocuğun karşısına çıkıyor), sh.29 (İşte Benim Sınıfım; okulun giriş merdivenleri ve tabelası orantısız!), sh.30 (Kurallar Her Yerde), sh.31 ( Haydi Seçime), sh.33 (Kulübümü Seçiyorum), sh.37 (Lütfen Beni Dinle; çocukların başları orantısız!), sh.44 (Sınıf Eşyaları), sh.62-63-64 (Okula Giderken), sh.66 (Duyu Organları Konuşuyor), sh.47-48 (Atatürk’ün Hayatı), sh.49 (Yaşasın Cumhuriyet)
2.Bölüm: sh.21 (Ben de Oynayabilir miyim?), sh.43 (Merak Ediyorum), sh.26 (Kurallar Her yerde), sh.29 (Bayrağımız ve Marşımız), sh.35 (Doğru mu Yanlış mı?), sh.37 (Sınıf Eşyaları), sh.47 (Bu Ne Sesi?), sh.48 (Şoför Amca dikkat!), sh.52 (Duyu Organları Konuşuyor), sh.54 (Neler Öğrendik?)
1.sınıfta okutulan diğer ders kitaplarında benzer şekilde anlamsız ve dengesiz resimler vardır. Birinci sınıf çocuğu hangi kitabı açsa böyle resimler görmek zorunda kalıyor. İki ayrı Türkçe kitabından birer resim örnek verelim:
1.Sınıf Türkçe “Okuma-Yazma Öğreniyorum” (sh.159) Banyo duvarından çıkan bir insan ve çocuk! Şişenin içinde bardak, havludaki yıldızlar bir ülkenin reklamı…
1.Sınıf Türkçe “Ders ve Çalışma Kitabı” (sh.55) Bu bayramı çocuklar gökte kutluyor! Yer çekimi kanunu yok! Şiirin de ne bayramını anlattığı belirsiz.
Görüntü kirliliği ve eğik el yazısıyla oluşan ikinci düzlem:
Kitapta, renklerin uluorta boca edildiği sayfalarda çocuk adeta boğulmaktadır. Sayısız renkli öge sayfanın her köşesinden, farklı düzlemlerden birbirine geçmiş halde fışkırmaktadır. Sadece şaşırtmaçla yaratılan kirlilik bile yeter dedirtecek kadar çoktur.
Bu kitaptaki resimler sanat diliyle “çöp” sayılacak kadar kötü yapılmıştır. Çocuğun beynini çöple doldurmak akıl işi değildir.
Biliyoruz ki bilgisayarda jpg dosyalar çok geniş alan tutar, insan beyni de böyledir, %85 görme yoluyla bilgi alıyoruz. Öyleyse çocuğa sunduğumuz resimlerin çok özenli olması gerekir ki çocuğun beynini algı-dışı resimlerle doldurmayalım.
Ressam Abdurrahman Kaplan, aynı zamanda mizampaj yapmaktadır, der ki; “Kitapta tamamı renkli olan çok sayfa var, çocuğun gözünü dinlendirecek ferahlık veren boş alanlar bırakılmamış, bu açıdan kitapta sayfa çalışması hiç iyi yapılmamıştır. Bu kadar kötü resimler çocuğun önüne konulmamalıdır.”
Görüntü kirliliğinin çok fazla olduğu sayfalardan biri de “Neler Öğrendik?” sayfasıdır.
Sh.71: “Neler Öğrendik?”
Sayfa üzerinde açılmış bulunan her bir renkli alan ayrı bir düzlem demektir. Çünkü renklerin dalga boyları farklıdır, her birinin rengine göre algılanma hızı (görünürlük hızı) farklıdır. Bu nedenle sayfaya yayılmış olan bu renkli düzlemler, görüntü kirliliği yaratır. Burada her bir sözcüğün yazılı olduğu şerit ayrı bir resim alanı demektir, her biri ayrı ayrı görmeyi gerektirir. Satırlara hizalı bile yerleştirilmemiş olan bu kadar kesik resim amaçsız ortalığa saçılmış gibi durmakta, görüntü kirliliği yapmaktadır. Her bir parçayı ayrı ayrı görüp algılamaya çalışırken insanın gözünü yorar. Belirtelim ki insan beyni kümeleyerek görme özelliğindedir, bu nedenle ritmik dizilişte durmayan nesneleri algılamakta zorluk çeker. Bunu bilen bir eğitimci çocuğu karmaşık yazılara baktırmaz. Bunu aklımızın bir kenarında tutalım.
“Sınıf başkanınızı seçerken…” diye kitap harfleriyle başlayan 2 numaralı ödev cümlesinde, çocuktan yeşil zeminde ve bitişik-eğik yazıyla cevap vermesi istenmektedir. Burada düzlemlerin çatışması ve bundan kaynaklı görsel kirlilik söz konusudur. Şöyle ki; iki farklı karakterde yazılmış yazı, iki ayrı düzleme açılmış resim gibi algılanır, biri dik düzlemde, diğeri eğik düzlemdedir, açıları farklıdır. Uzamda bu açılar birbirinden uzaklaşarak dairesel olarak genişler, aralarındaki açı farkı matematiksel olarak büyür.
Burada, sayfanın sol kenarında sola yatık halde bir resim durmaktadır; orada üçüncü bir düzlem daha vardır, açısı başkadır. Onun içinde dik açılı bir resim görünüyor. Diğer bir sorun; “Seçme/seçilme”, “Oy” ve “Oy pusulası” yazan kutucukların her biri ayrı renkte olduğu için ve aralarında beyaz kesintiler konulduğu için, üç ayrı düzlem daha çocuğun karşısına konulmuş haldedir. (Sayfanın devamında benzer şekilde sayısız sözcük dağınık halde ve değişik renklerle kirlilik yaratmaktadır.)
Böylece 6 farklı düzlemle kuşatılmış bir ortamda, çocuktan, kendisi için açılmış olan yeşil renkte yeni bir düzlemde bitişik-eğik yazıyla (sağa doğru açılan bir açıyla) cevap vermesi isteniyor! Çocuğumuz buna ne kadar çok dikkat harcamak zorunda kalacak, tahmin edemezsiniz! Yazmaya başladığı anda, tüm diğer düzlemleri zihinsel alanın dışında tutmak hiç kolay iş değildir; bütün o farklı renkler ve farklı düzlemlerin açıları gözüne diken gibi batacaktır. Üstelik de beyaz ferah bir zeminde yazmayacağı için görüş alanı daralacaktır.
Dik okuyup eğik yazmak; açıları farklı iki yöne aynı anda bakmak gibidir. Bu noktada, pedagojik olarak bir parçalanma daha söz konusudur; okuma ve yazma gibi iki temel beceri birbirinden kopartılıyor.
Değişen eğitim sistemiyle gelinen noktayı test edecek kadar süre (sekiz yıl) geçmiştir. Artık bu saptamayı cesaretle yapmak gerekir. Görülmektedir ki, okuma yazmaya eğik-bitişik el yazısıyla başlayan çocuklar, sorunsuz okuyorlar, ancak dördüncü sınıfa geldikleri halde yazı yazmakta sorun yaşıyorlar. Ayrıca, Ş-Ç-Ğ-Ö-Ü harfleri için geri dönüp harf aramak zorunda kaldıkları için, çokça imlâ hatası yapıyorlar.
Eğer bir kitapta bu kadar çok akıl karışıklığı varsa, o kadar çok pedagojik hata yapılmış demektir. Bu kitapla eğitime devam edilirse, sonuçlarını çocuklarımızda disleksi olarak görmemiz kaçınılmazdır.
Mahiye MORGÜL 5.04.2013
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|