Anasayfam Yap | Künye | İletişim | Reklam

    Anasayfa

   Resim - Fotoğraf

    Sahne Sanatları
    Müzik - Konser
    Sinema - Tv
    Kültür - Edebiyat
    Tarih - Arkeoloji
    Tasarım - Mimari
    İnsan - Polemik
  ●  Bizden Haber
  ●  Yazarlar
  ●  Yasal Uyarı
  ●  Linkler

 

Bizi Facebook'tan Takip edin Bizi Twitter'den takip edin

 

Üye / Yazar Girişi

 Kullanıcı :

 Parola   :

  Kayıt Ol

 

 

Kuzgunun Rüyaları

ŞEHİR TİYATROLARI
İSTANBUL DEVLET TİYATROSU

  


 

 

 

 

 

 

2 TON KİTAP;

İstanbul’un güzel bir semtinden, güzel başka bir semtine taşındık. Semtler arası hoş bir yolculuk oldu fakat size söz etmek konu, taşınmanın apayrı bir yönü. Artık nasıl tartıyorlarsa, taşıma firmamız bize yaklaşık 6 ton eşyamız olduğunu, bunun yaklaşık 2 tonunun kitap olduğunu, ilk kez bu kadar kitabı sahip bir ailenin evini taşıdığını söyledi. Önce biraz şaşırmakla birlikte bu bir şikayet miydi, övgü müydü çok anlamadım ama bu durum beni çok mutlu etti. Hep evdeki gereksiz eşyalardan, kullanılmayanlardan, gereksiz tüketimden söylenip dururum. Hatta okuduysanız bilirsiniz ‘’hediye almayın, armağan edin’’ başlıklı yazımda bu konudan biraz söz etmiştim. Gereksiz tüketimden gerçekten hoşlanmıyorum. Zorunlu ihtiyaçlar tamam, evet kazancımızla doğru orantılı olarak arada lüks tüketim de olabilir abartıya kaçmadıkça, fakat bilinçsizce, düşünmeden, gereksiz yapılan harcamalar, gereksiz tüketim hiç de onaylamadığım bir şey.

Düşünsenize bir ev dolusu; dolaplar, makineler, giysiler, ayakkabılar, koltuklar, masalar, sandalyeler, televizyonlar, bilgisayarlar, oyuncaklar, halılar, çerçeveler, tencereler, tavalar, battaniyeler, havlular, mutfak eşyaları vs. veeeee ev dolusu eşyalarımızın 3’te biri kadarı kitaplardan oluşuyor. Evet ben kitap okumayı severim, işin güzel yanı 2 oğlumda kitap ve dergi okumayı seviyorlar. Toplam 3 kitaplığımızın biri çocukların odasında ve hemen hepsi çocukların kitaplarıyla dolu, 2 tane kitaplık da erişkin kitaplarıyla dolu. Doğrusu şu bilgisayar çağında, kitabın pek de okunmadığından yakındığımız şu zamanlarda evimin eşyalarının 3’te birinin kitaplardan oluşması doğrusu beni çok gururlandırdı.

Çocuklar çok düzenli okuyorlar diyemem , elbette onlar da yaşıtları gibi bilgisayara öncelik veriyorlar, elbette sözlüğe bakmak yerine arama motorlarını tercih ediyorlar, bu yaşadığımız çağın kaçınılmaz bir gerçeği elbette. Fakat , öyle ya da böyle kendilerine göre okuyacak tercihlerinin olması yine de beni mutlu ediyor. Kitapların, evin diğer eşyaları kadar değerli bulunması, diğer eşyalar kadar ihtiyaç hissedilmesi ne güzel. Her kitap; ayrı bir bakış açısı, ayrı bir bilgi kaynağı, ayrı bir dost, ayrı bir arkadaş, apayrı bir kaynak, apayrı bir dünya …

Evet göz zevkimiz de önemli, uzandığımızda rahat hissedeceğimiz bir koltuk da, yemek yaparken kullandığımız tenceremiz tavamız da önemli tabi. Keyifle haberleri dinleyeceğimiz televizyonumuz da, kendimizi iyi hissettirecek tüm eşyalarımız ,gereksinim duyduklarımızın tümü önemli fakat ,kenidimizi geliştirip elimize alıp okumaya başladığımızda içinde kaybolduğumuz, bizden farklı düşünen farklı gören birilerinin yazılarını yakaladığımız, bazen tamamen kendimizi bulduğumuz ama hep bir şeyler öğrendiğimiz kitaplar hep var olacaktır. İlla yazılı, kitap şeklinde basılı da olması gerekmez, belki bazı şeyler zamanla şekil de değiştirebilir. Fakat yazı her zaman var olacaktır diye düşünüyorum. Bir yemek tarifi için illa yemek kitabı olmayabilir, belki internetten bakacağız arada, fakat bir şekilde hep yazıyla karşılaşacağız elbette ki. Bazı arkadaşlarım kitapların ağaçlara zarar vermesi nedeniyle basılmaması gerektiğini savunuyorlar. Evet bu eğer doğaya zarar verecek şekilde yapılıyorsa, eğer kesilenler yaşlı ve kesilme zamanı gelmiş ağaçlar değilse, ya da sadece kesilmek için yetiştirilmiş ağaçlar değilse vs vs…

Buna tutuculuk mu diyelim, alışkanlık mı yoksa klasik düşünce tarzı mı, ne diyelim bilmiyorum ama ben okurken kitabı hissetmeyi, büyük bir keyifle sayfalarını çevirmeyi, kaldığım yer için zevkli kitap ayıraçları kullanmayı, hatta kitabın kokusunu hissetmeyi bile seviyorum. Sadece okumak değil dolayısıyla, diğer duyu organlarımın da harekete geçmesinden mutlu oluyorum kitap okurken. Ben, lütfen eleştirmeyin, ben henüz internetten kitap okuma işine hazır değilim sanırım. Üstelik ben genelde, uyumadan önce yatağımda kitap okumayı severim. Eeeee internetteki kitabı, yatağımda elime aldığım kitabı okumak kadar keyifle okuyacağımdan emin değilim henüz. Bazılarının aksine, giysilerinin ya da ziynet eşyalarının çokluğu yerine kitaplarımın 2 ton olmasından memnun olan biriyim. Sakın bana ben okuyamıyorum, ya da okumaya zaman bulamıyorum filan demeyin. Kitap okumaya zaman bulunmaz, zaman ayrılır. Bir ara face’deki grubumun bir etkinliği vardı ‘’saat 22’de en az 22 dakika kitap okuyalım’’ etkinliği. Kendinize bir alışkanlık edinirseniz ve okumaya başlarsanız inanın seveceksiniz. Bu sadece kitap okuma zamanı değil aynı zamanda çokça ihmal ettiğimiz ‘’kendine zaman ayırma ‘’ süreci olarak da düşünülebilir. Bir yazarın sözlediği bir söz aklımda kalmış’’ eğer okuyamıyorsanız o kitapla buluşma anınız gelmemiş demektir, okumayın’’ diyordu. Ben genelde 3-4 kitap birden okurum. İçlerinden biri mutlaka şiir kitabı olur. Sizde kolay okuyabileceklerinizle, ilginizi çekeceklerle, size keyif vereceklerle başlayın,ama mutlaka ‘’OKUYUN’’.


İlknur ERŞAHİN ÇAKICI
18.12.2013

Facebook ta paylaş


Yazarın Tüm Yazıları...  -   Yazar'a mesaj yaz  -   Yorum Yaz 



 

Yorum Yaz

 

Tavsiye Et

Okuyucu Yorumları


 

SanatsalHaber Basın Konseyi üyesi olup Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. SanatsalHaber'de yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Sitede yayınlanan yazı ve fotoğrafların her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Copyright © 2008-2021 SanatsalHaber.com.