RİZE VALİSİ EĞİTİMDE 70. SIRADA OLMAK İSTEMİYOR
Eğitimde 70.sırada olmak Cumhurbaşkanı çıkarmış bir ilin eğitim seviyesine elbette yakışmıyor. Sayın valimiz 70. sırada olmayı haklı olarak ar etmiş, bir şeyler yapmak için kolları sıvadı. Ancak “Renk Projesi” gibi anaokulu çocuklarına konu başlığı olacak bir adla işe başladı.
Vali beyin belli ki eğitim danışmanları yoktur. Bilmiyor ki Rize’nin eğitim sorunu Erdoğan başbakan olduğundan beri giderek azalacağına arttı. Matematik’ten sıfır çektiğimizi ilan eden Bn. Çubukçu da onun bakanıydı?
Eğitimi daha aşağıya çekecek ki Erdoğan iktidarı devam edebilsin.
PKK Karadeniz’e yayılıyor, haberler böyle. Artık Veli Küçük gibi PKK’yı Giresun’a indirtmeyen bir Jandarma Tuğgeneralleri de yok. Jandarmayı karakola hapsedecek bir de yasa çıkarttılar.
Karadeniz başka yere benzemez, burada PKK cirit atmaya kalkarsa, öyle olacağa da benziyor, Karadeniz’de Erdoğan’a bundan sonra oy çıkmaz.
Süreç böyle işlerken, Rize valisi Ersin Yazıcı eğitimle ilgili RENK adını verdikleri toplantılar yapıyor. Sanki eğitim seviyesini yukarı çekecek bir projeymiş gibi. Kazın ayağı başka, seçmeli derslerin çoğaltılmasında öğretmenlere renk renk sertifika kursları gelecek, Vali bey buna hazırlık yapıyor. Birbirinden çok farklı dersleri seçmekle millet birliği parçalanacak, eğitimin seviyesi, Matematiğin seviyesi daha da düşecek, yükselmeyecek.
“Lazca seçmeli ders isteyiruk” diyenleri bekliyorlar. Bizim kiracı İngiliz asıllı Amerikalı sosyolog boşuna Lazca selamlaşmıyor.
Seminerin adı neden “RENK” hiç düşündünüz mü?
Bunlar renk deyince mozaikteki renk renk taşları düşünür, milleti mozaik gibi taş zannediyorlar. Oysa biz Karadenizliler tarihte ilk MİLLET olan uygarlığın merkeziyiz. Fransız operasındaki adıyla Monime, Mete Oğuz’un (antik metinlerde adı Mohti Oğuz olarak yazılmıştır) güzelliğiyle dillere destan ilk eşiydi ve o da Sarı Gelin’in annesiydi. Rize’de yerel şiveyle Lazlara Mohti denir, bu size bir şey söylüyor mu?
Şimdi seçmeli dersler için Lider Öğretmenlik kursları geliyor, Lazca dahil parçalı dersleri verecek eleman bulma kursları... Bunlarla eğitimde 70.değil 170.olunur.
Eğer gerçekten eğitim seviyesinin yükselmesiyle ilgilenseydi valimiz, daha geçen hafta Rize İl Halk Kütüphanesinden hurdacıya verilen 2400 kitabı ciltleterek korumaya alırdı. Ki, o kitapların içinde benim Gülbahar İlkokulundayken kanımla çizdiğim Kıbrıs Haritasını fotoğraflı haber yapan Rize Kültür Dergisi de vardı. Var olanı koruyamayan yeni kitaplıklar kuracakmış okullara, inandınız mı?
MEB İstanbul’da yayınevleriyle daha yeni toplantı yaptı, fikir alışverişiymiş gibi göstererek aba altından sopa gösterdi, MEB’dan onay alınmamış kitaplar okul kitaplıklarına girmeyecek. Eskiden okulun edebiyat öğretmenleri okula alınacak kitaplara karar verirdi.
Daha daha... Her çocuk elinde başka bir seçmeli dersin kitabıyla okula gidecek, yayında çeşitlilik artacak, bu da piyasaya şenlik getirecek. Öyle zannetmesini istediler yayıncıların, ama kazın ayağı öyle değil.
Bu kadar seçmeli ders ve hepsinin de içi boş, bunlarla her çocuk ayrı birey olacak, renk renk ayrıştırılacaklar, bir millet olmak hak getire. Şimdi bakın İngilizce 5.sınıf kitabının kapağına, bir masada oturuyormuş gibi ama çocukların her biri başka bir şeyle oyalanıyor, her biri başka yöne bakıyor, birlikte bir eğitim faaliyeti içinde değiller.
Böyle eğitim yapacaklar bundan sonra. Zaten bu İngilizce kitabının içinde de İngilizce öğretilmiyor, ne öğretildiğini yazdım, biliyorsunuz. 4.sınıf İngilizce kitabında doğru düzgün bir satır yazı bile yok, uyduruk resimlerle şişirmişler. Duydum ki bu kitaba gelen şikâyetler üzerine ek kitap basılacakmış.
Rize’nin eğitimi bu kitaplarla daha ileriye gidecek, öyle mi?
Rize valisi eğitim semineri yapmış daha ileri eğitim için, biz de inandık. Erdoğan’ın ifadesidir, “BOP’un eğitim ayağı var, eğitimi daha ileriye taşıyacağız” demişti. Yani belli bir kesimin daha çok para kazanacağı eğitim programı, çocukların ise olan aklını da kaybedeceği program. Şimdi o sömürgeci eğitim programında hangi aşamaya gelmişlerse onun seminerini yapıyorlar, başka değil.
Sıkıysa Rize’de Yavuz Sultan Selim’in annesi Gülbahar Sultan’ın hami olduğu Koratacı Medresesi gibi bilimevleri yapsınlar. Binasını değil, verdiği eğitimi diyorum. Osmanlıya 40 kere baş müderris yetiştiren Rize sahil boyu bütün medreselerin bağlı olduğu Koratacı’dan söz ediyorum. Yavuz’un Bağdat Şam seferinden ganimet getirir gibi yanında getirdiği bilim adamlarından söz ediyorum. Öyle köprülere onun adını koymakla olmaz.
Daha ileri eğitim dedikleri programın asıl adı parçalı müfredattır. Bununla eğitim seviyesi daha aşağıya çekilir ki aileler çocuklarına daha fazla para harcamak zorunda kalsın. Eğitim piyasası yaratıyorlar yani.
Kazakistan’da da benzer program uygulanıyor. Şikayetler o kadar artmış ki, Devlet başkanı Nazarbayev’in kızı Darua (Derya) Nazarbayev açıklama yaptı. “Her çocuğun elinde başka bir kitap, böyle eğitim olmaz, eski sosyal programa dönmeliyiz” diye açıklama yaptı.
Bizde bunu söyleyecek muhalefet bile yok, onun için sorun bizde daha büyük.
........
Bir sorum var, şu türkü kime söylenmiştir?
Elinde divit kalem
Dertlere derman yazar,
Nenen ölsün Sarı gelin aman..
.
Bu türkü hem Azerilerin, hem Ermenilerin hem de Türklerin ortak ağıtıdır. Çünkü öyküsünün geçtiği MÖ.1.yy’da, Romalılara karşı birleşmiş, birlikte savunma orduları kurmuştuk. Bu türkünün yakıldığı SARI BACI (Dori Pati) tam da bu tarihin ortasındadır.
Sarı Gelin, Rize dağlarında köy köy ev ev dolaşıp kadınlardan yaptığı ilaçları alıyor, onların nasıl yapıldıklarını yazıyor, yazdıklarını babası Mete Oğuz’un (6.Büyük Bedri) Rize Kalesindeki kütüphanesine koyuyordu. O reçeteler MÖ.64’de Roma’ya ganimet gitti. Onları yazan Sarı Gelin, dağlı gelin, o dağlarda öldü ama ona yakılan türkülerle yaşadı. “Neylim aman aman, Nenen ölsün...” Yani sen ölmeyeydin ben öleydim diyor türküyü yakan kadınlar.
Sarı Bacı, MÖ.64’de babası yenik düştüğünde dağlarda intihar etti. Oğuz töresine göre esir düşmemeliydi, kralın kızıydı. Yanında doktor olan komutan kocasıyla birlikte intihar etti. Belki de kocası Ermeniydi. Çünkü ablası Bedria Ermeni kralı Dikran ile evliydi, o da kadın orduların komutanıydı ve adına kalesi bile vardı. Ermenilerle karşılıklı evlilikler yapılıyordu. Dikran, Mete Oğuz’un birleştirdiği 8 ordudan birinin komutanıydı. Ki o, Azeri ve Ermeni orduların ortak komutanıydı, Aras nehri boyunca Lukullus’a karşı çetin savaşlar vermişlerdi.
Roma saldırılarına karşı Anadolu birliğini sağlamlaştırmak için hem birleşik ordular kuruyor hem karşılıklı evlilikler yapıyorduk. Batılı tarihçiler onun için bize MİLET Uygarlığı der. Ortak türkülerimiz ortak tarihimizden geliyor, bunları şimdi hatırlatmakta fayda var.
Şimdi Karadeniz’de endemik bitki kaçakçılarında artış var diye haberler okuyorum.
Bu haberler bana dertlere derman yazan Sarı Gelin türküsünü düşündürdü. Anadolu yeniden büyük acılara gebe, tarih bir daha yazılıyor, heyhat! Yine birliğimiz dirliğimizdir demekten başka çare yok. Bunu bilen batılı emperyal güçler bizim çocuklarımızı ders ders parçalama yolunu deniyorlar. Rize valisi bilerek veya bilmeyerek bu programa göre seminer düzenledi.
Aynı yağmacı batı, bizim dağlarımızda yetişen otlardan iki bin yıl önce kadınlarımızın yaptığı ilaçları yeniden yapmak için ajanlarını gönderiyor. 1.yy’da Hıristiyanlığı resmi din, Şamanileri de din dışı ilan ederek, ilaç bilen Şamani kadınlarımızı da büyücü ilan ederek, üç bin kadınımızı yakarak öldürmüşlerdi. Batının kafası hala aynı kafadır. Şimdi endemik bitki kaçırıyorlar. Endemik değil ilaç yapılan bitkileri götürüyorlar. Kaçakçılığından da para kazanmak isteyenler çıkabilir, çıkıyor, yakalandıklarında haber oluyor.
Sosyolog diye Rize’ye kadar gelen vakfiye kürsülerinden birileri ellerinde tüfeklerle av yapmak bahanesiyle dağlara yaylalara gidiyor, kutularla sepetlerle piknik malzemesi götürüyorlar, uşaklar ha buni bilesunuz.
Lütfen akıl ışığınızı hep yanık olsun.
Bu yazım da size Cumhuriyet Bayramı armağanım olsun.
Mahiye MORGÜL 2.11.2014
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|