MERSİN MERSİN GÜZEL MERSİN
2015’in ilk hafta sonunu Mersin’de geçirdim. Mersin Atatürkçü Düşünce Derneğinin ve Tarsus Atatürkçü Düşünce Derneğinin konuğu olarak iki söyleşim vardı. Ders kitapları aracılığıyla çocuklara yönelik işlenen zihin terörü suçunu anlattım.
Mersin ADD başkanı sevgili Saadet Bilir ve sevgili eşi Ali Bilir’e, bana kendi yazdıkları Gülnar (Dil, Kültür, Toplumsal Yaşam) kitaplarını armağan ettikleri için ayrıca teşekkür ediyorum. Tarsus ADD başkanı sevgili Banu Ertoprak arkadaşıma bu toplantıyı düzenlediği için ve özellikle Mitra yer altı kalesini bana gösterdiği için çok teşekkür ediyorum.
Mersin’e giderim de gazetem Mersin Tercüman tesislerini ziyaret etmeden olur mu? Abdi Satıroğlu’na geçmiş olsun dedim. Kendisini ayakta sağlıklı görmekten çok mutlu oldum.
Abdi Beyin aracılığıyla bir de Sun TV’de canlı yayın konuğu oldum. Programı hazırlayan Tahir Özgür’e ve kanal çalışanlarına buradan teşekkür ediyorum. Programın konusu Klikya’nın Ulu Anaları’ydı. Zamanımız az geldi, daha anlatacaklarım vardı. Örneğin Zeynep Zeynep Sultan’ın Antakya Arkeoloji Müzesindeki kaya rölyefinden, onun adına yapılmış Sitti Zeynep türbesinden söz etmedim. Doğu Akdeniz sahillerinin 1.yüzyıldaki koruyucusu Tarkan di Mete ve onun deniz savaşçısı kızı Leyla’dan söz etmedim. Ki, Tarkan di Mete sayesinde Roma saldırılarından uzun süre korundu sahillerimiz ve hatta ilk defa Roma’ya karşı kurulan Yahudiye devletini de koruyan biz olmuştuk.
Hani “Bir daha Mazata olmayacak” demişti Bush, işte o Mazata, yani son insanı da ölene kadar direnen bir küçük Yahudi devleti. Yahudi idi ama, Venedikli Yahudi korsanlarının saldırısından korunmak için Türklere sığınmıştı. Aslında yeniden böyle bir büyük savaş arifesinde bunları daha geniş anlatmak gerekirdi, zaman yetmedi.
Zeynep Sultan’ın Suriye parasındaki resmini ekrana tuttum, başında tacı ve önünde yeşil hilal vardı, bunu da anlatamadan geçtik.
1.Artemis’in bölgenin kraliçesi olduğundan söz ettim, başındaki hilali gösterdim de açıklamasını yapmadım. Artemis’in annesi Rizeliydi, adı Semiramis, bir sıfatı da OPALİZİ idi. Antakya’da Palizi soyadı taşıyanlardan söz etmedim.
Selevkos uygarlığı döneminde Roma saldırılarına direnen MİTRA kültürünün önemli merkezi buralardı, Mitra yer altı direniş merkezleri orada duruyor. Selevkosların yaşadığı bölge adı SELEVKİA ile Silifke aynı isimdir, buna dikkat çekmedim.
SOLİ’de gördüğümüz dikilitaşların, bölgenin tıpla ve gökbilimle ilgilenen ulularına dikildiğini anlatmadım. Soli, yani güneş, yani Sele-u- Kos, Oğuzlu kültürünün bilgeleri orada gömülüyordu. Onlar güneşin oğullarıydı, başlarının arkasında bir güneş dairesi çizilir veya başı ışıklar saçarak resmedilirdi. Dahası, adı Mitra direniş kültürüne kaynak olan Mitridat’ların soy atalarını anlatamadım.
Mersin’de sahilde bir çay içmeye bile vaktimiz olmadı, “Evlerinin önü mersin” türküsünü bile diyemedim. Ankara’ya hemen dönmeliydim, çünkü Atina seferine çıkıyorduk. Atina havaalanından geri sınır dışı edildik. Talat Paşa Komitesinden bir grupla “Biz soykırım yapmadık, vatan savunduk” demeye gitmiştik. Yunanistan parlamentosunun önünde basın açıklaması yaparak bunu anlatacaktık. İzin vermediler. Fakat 4 arkadaşımız bir gün önceden gittikleri için parlamento önünde o basın açıklamasını yapabildiler.
Atina sokaklarında elimde Diyojen’in kayıkçı feneriyle adam arayacaktım. Sinop’tan esir alınmış Atina’da köle öğretmen olarak satılmıştı. O da sahilde balıkçı kulübesinde yaşamaya başlamış, orada geometri çalışıyor, yıldızların hareketlerini inceliyor, kumda çizimler yapıyordu da, Atinalılar ne yaptığını anlamıyordu, gölge yapıyorlardı çizimlerine. O da eline kayıkçı fenerini almış Atina sokaklarında adam aramaya çıkmıştı. O tarihi olayı mizah gibi anlatırız, gerçekti. Bizim gidişimiz de bir gerçeği onlara hatırlatmak içindi.
Sinop’tan satın aldığım 30 yıllık eski bir fenerim var. Diyojen’i anmak için almıştım. Fenerim elimde gittim Atina’ya. Ancak dönüş uçağı AEGEAN Yunan uçağının önünde, polisin bize arkasını döndüğü bir anda o fenerle bu resmi alabildim. (9.1.2015-Atina Havaalanı)
Resimdekiler: Soldan sağa Ozan Yurdugül, Naci Beştepe, Uluç Gürkan ve ben Mahiye Morgül, fotoğrafı çeken Şafak Terzi. Ege uçağının önündeyiz, pasaportlarımız uçağın pilotunda.
Bakın EGE yazılımına, adı da bizden AY-GÜN yazıyor orda. Eskiden yerli şivemizle Aygün Suyu derdik biz Ege Denizine, adı bile bizden, görüyorsunuz.
Dünya tarihi Türkler olmadan yazılamaz dedikleri budur. Akdeniz Klikya (Halkya) Oğuz tarihini de biz yazdık, ama hep Roma ve onun ardılları olan sömürgeci sermaye krallarıyla savaştık.
Bu dünya sermaye gruplarının savaşı yeniden şiddetleniyor. İran rejim değiştirdiği zaman Humeyni Fransa’da 20 yıl Fransız ekmeği yemişti, hatırlayın. Şimdi Protestan ABD yönetimi İran petrolleri benimdir diyor, yani Katolik Fransa ile restleşiyor. Bize de Yahudi marketi basan Müslüman birilerini konuşun diyorlar. Katolik-Protestan birliği Fransa’da çatladı. ABD karşısında Asya Avrupa (Avrasya) birleşerek direnecek, gidiş o.
Güzel Mersin’e selam ve sevgilerimle.
Not: Evde Okuma Yazma video derslerini ve ilk okuma kitaplarını "mayana1950" adlı görselsunar siteme koydum, çocuğu olan yakınlarınıza lütfen duyurun.
Mahiye MORGÜL 1.02.2015
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|