NEREDE DURUYORSUNUZ ?
Yaşadığımız kaosda ki, amacı zaten bu; sıcak savaştan öte soğuk savaşın daha şiddetli yaşandığı günümüz koşullarında en iyi silahlar medya ve sosyal paylaşım siteleri. Hangi yana olursa olsun yandaş medyayı çoğunlukla yandaşların izleyeceği düşünüldüğünde asıl hedef kitlenin yandaş olmayan düşünceler olduğunu fark ettiğimizde, ben geriye kalan en büyük silahın sosyal paylaşım siteleri olduğunu düşünüyorum. Buradaki büyük kitle zaten ego odaklı; ne giydiği ne yediği nerelerde gezdiğiyle ilgili konulara odaklanmış. O zaman biraz daha bilinçli olan oldukça geniş kitleleri de bir şekilde etkileyebilmenin yolu ki zaten bilinçli, bilgili ve mesleği gereği işinin ehli olanlar bunun dışında olmak kaydıyla, sosyal medyanın bombardımanına maruz bırakılıyoruz.
Hedefe yönelik masum görünüşlü paylaşımlar, yanlış yönlendirilmeler ve belki de en önemlilerden biri, yanlış haberler. Bizler sosyal mecraları kullananlar olarak aslında her birimiz gazeteciyiz, yani haberciyiz. Yoksa ne diye haber paylaşımlarında bulunalım. Fakat eksik yaptığımızı fark ettiğim bir nokta var ki bence çok önemli. Yaptığımız haber kaynaklı paylaşımlarda, çoğu zaman hatalı ve yanlış haberler yani bize dayatılan farkında olmadan paylaştıklarımız bulunuyor. Ve biz o paylaştıklarımızı sadece basit kendi arkadaşlarımızla paylaştığımızı düşünürken aslında onlara binlere milyonlara ulaştırıyoruz. Örneğin bilmem nerde canlı bomba ihbarlı bir haberi gördüğümüzde kaynağını vs. araştırmadan hemen paylaşıyoruz. Örneğin sizin facebook’da ekli tek bir arkadaşınız dahi olsa o arkadaşınızda ekli milyonlara sizin tek paylaşımınız ulaşabiliyor. Ve onlarda ekli olanlar ve ekli olanlarda ekli olanlar. Bu facebook’da da twitter’da da bütün sosyal paylaşım alanlarında da böyle. Bunun adı ‘’Network Sistemi “.
Ülkemizde son yıllarda biraz daha yakından tanımaya başladığımız bu sistem, dünyanın en karlı ticaretlerinin yapıldığı şirketler tarafından uzun yıllardır kullanılıyor. İşte tam da bu noktada paylaştığımız her hangi masum sandığımız ya da yanlış paylaşım çok hızlı bir şekilde milyonlara ulaşabiliyor. Biz hatamızı bir şekilde fark etsek bile ya bunu düzeltmekten kaçınıyoruz türlü sebeplerle (çünkü her konuda bilgi sahibi olamayız, pek çoklarına göre kendini daha bilgili zannedenler zaten anlamsız gurur ve ego ile kendi hatasını bilinçli olarak görmezden geliyor, ya da önemsemiyor) ya da yanlış haberin düzeltimini yapmanın önemini fark edip, en iyi niyetimizle hatamızı düzeltmeye çalışsak bile ki, özeleştiri sözcüğü günümüzde zaten unutulmaya yüz tutmuşlar listesin başında geliyor, hatayı ulaştırdığımız herkese paylaşımımızın hata olduğunu ulaştırma imkanımız maalesef ki bulunmuyor. Buna paylaşımı yapanın iyi niyetini bilip affına sığınıp hatasını fark ettirip yaptığımız yorumlar sonucu yakın bulduklarımızın düşünmeden verilen tepkileri, çocukça alınıp küsme vs gibi komedileri de eklersek; tam anlamıyla bir ‘’Ayıkla Pirincin Taşını‘’ durumu ortaya çıkıyor ve pek çok kişi de sırf bu yüzden zaten konuşmaya ve tartışmaya (kavga etmek değil, fikir alış-verişi yapmaya) müsait olmayan bu tarz sanal diye nitelendirdiğimiz ortamlarda fark ettiklerini, ya belirtmiyor ya da belirtmesinin anlamsızlığını düşünerek yorumsuz kalıyor. Belki çok aşırı derecede ters düştüğü konu ve yorumlar gibi istisna durumlar olabiliyor, ama elbette ki yetersiz ve sonu gerginlikle sonuçlanma olasılığı yüksek ve hatta vicdanen yapmak zorunluluğu duyduğumuz yorumlardan öteye de geçemiyor. Hatta gündeme uygun paylaşımlar yapmadığı gerekçesi ile asosyal ya da apolitik ilan edilenler de cabası. Duyarlılıkla apolitik olmayı da birbirine karıştırmamakta fayda var. İşte o paylaştığınız canlı bomba ihbarlı paylaşım, kimleri anlamsızca korkuttu ya da hangi korku imparatorluğunun ekmeğine yağ sürdü, sizin korkmanız kimlerin neden işine yaradı, kimlerin biz korkalım diye bilinçli ve bu asılsız paylaşımları yaptığını düşünmeden, kim bilir kimlerde ne tarz etkiler yaratıyoruz. Üzerine basa basa aslında bu durumun ne kadar bıçak sırtı olduğunu bir kez daha düşünelim mi?
Elbette ki her birimiz her konuda olması gerektiği kadar bilgili ve bilinçli olamayız. Öncelikle her yaptığımız paylaşımın sayemizde milyonlara ulaşma olasılığını düşünerek paylaşım ve yorumlarda bulunalım derim ben. Ve en önemlisi her birimizin gayet iyi bildiği ama basit ve önemsiz bulduğu bir konuyu ‘’Kitap Okumaya Zaman Ayırmak‘’ konusunu daha çok önemsemeyi, önemsetmeyi görev edinelim mi? Bir belediyenin kampanyasından esinlenerek ben de bir kampanya başlatmıştım bir kez daha yazımı okuyan herkese önerim olsun; ‘’Her gün saat 20.00’de en az 20 dakika kitap okuyalım.’’ Başkalarının kuklası olmak istemiyorsak kendimizi çoook geliştirmeliyiz. Ama sadece kendimizi geliştirmek de yetmiyor, kendini geliştirmeyi herkese de aşıla bilmeliyiz.
Ben barış için savaşmalı düşüncesini doğru bulmayanlardanım, benim görüşüm her zaman ve her koşulda ‘’barış‘’. Sevgili dostlar savaş sadece sıcak yaşanmaz; birazcık düşünelim; sizler etkisi ve gereği olmadığını düşündüğünüz paylaşımlar yapıyor musunuz? Hiç sanmıyorum. O halde; örneğin masumca ‘’savaş istiyorsanız savaşa siz gidin‘’ paylaşımınızın, aslında kimlerin gideceği zaten belli olan, birileri gidecek ve savaş olacak ama kim gitsin komedisine dayalı, özünde barışa değil kendi ağzınızla savaşa davet olduğunu göremiyorsanız, belki de farkında olmadan siz de onların istediği soğuk savaş askerlerinden biri olmuş olabilir misiniz?!
İlknur ERŞAHİN ÇAKICI 31.07.2015
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|