SEN TEKSİN… SEN DEĞERLİSİN…
Öyle bir ‘an’ var ki…
İnsanın duraladığı, elinin kolunun bağlandığı, sadece tevekkül olup dualar ile baş başa kaldığı, ölece beklediği…
Kendini tekrar gözden geçirdiği, yapmak istedikleri, yapamadıkları, erteledikleri, sevdikleri sevmedikleri.
Bir yandan direndiği bir yandan da ‘sütten çıkmış kedi’ gibi olduğu. Ağlamak isteyip ağlayamadığı hep tevekkülle kaldığı. Öyle bir ‘an’ var ki!!!
Hayat çok kısa bunu biliyoruz, koşmacalar içinde unutuyoruz. Kendimizi hep geri planlara alıp başkaları için çırpınıyoruz, neyi severiz, neden kendimize zaman ayırmayız bunu unutarak yaşam içinde sadece nefes alarak ilerliyoruz.
Aslında meleklerimiz bize arada sinyaller gönderiyor, mesajla anlatmak istiyor. İyi dilemek, iyi hissetmek gerek.
Kimi daha şanslı, karşısındakiler yani hizmet ettikleri (ki bunlar; aile, eş, çoluk çocuk, iş, patron vs diyerek uzun bir liste halini alıyor.) kendisine daha sıcak ilgi ve teşekkür ile geri dönüyor kiminde de üstüne yapışmış görev olarak kalıyor. En ufak hizmet atlamasında seyrele gümbürtüyü
Öyle bir ‘an’ var ki…
Oysa sorumluluğunda ne olursa olsun mutlak önce kendin olmalısın. Bunu unutmamalısın, nefes aldığın alanlar yaratıp yeniden kendini şarj etmelisin. Etrafındaki insanlara bunun böyle olduğunu anlatmalısın, anlamayanı sepetlemelisin
İçini dinlemelisin, yüreğin aslında en doğruyu söyler… Ne istiyorsun? Bu istekler mal mülk para değil. Nerede olmak istiyorsun etrafında kimleri istiyorsun, gönül renklerin ne renk? Nelerden zevk alıyorsun şu an yanında, yakınında olanlarla bunu sağlıya biliyormusun? Doğru yerde misin?
Kırmak gerek zincirleri, çok zor gibi gözükse de bazen kendin için yapmalısın. Hayat denen kocaman tiyatro sahnesinde iyi rollerde olmak için yapmalısın.
Evet çok zor, öyle yazmak kadar kolay değil zincirleri kırmak. Zira bir zinciri açmak demek arkasından gelecek dağılmaları da göze almak demek. Düşünmek lazım sana nefes aldıracak hamleler de hakikaten kararlımısın, sadece bir anlık keyif veya ani kararlarla yapılırsa sonrası seni daha da üzebilir.
Hepsinden önemlisi kendi ayaklarının üstünde sağlam durmayı başarabiliyormusun?
Benim bu hayatta öğrendiğim en önemli, en değerli şey, dostlar biriktirmek hakiki dostlar. Zaman yer önemli değil kiminle az kiminle çok görüştüğün de değil çıkarsız riyasız dost biriktirmek…
Aniden yanında karşılıksız olan seni senden daha çok düşünen dostlar.
Çok kuvvetli dostlar biriktirmişsen hayatta kardeş gibi, bazen kardeş den yakın, öyle an’larda yanında belirler ki sen bile şaşarsın. Her biri için, işleri güçleri önemli değildir o an.
Sen’sindir önemli ve bunu sana öyle yaşatırlar ki senin yerine nefes alır olurlar. Muhteşem bir aşk’dır.
Ve iyi günlerde kahkahalarla güldüğün, yeri geldiğinde delilikler yaptığın o çılgınlar sana kol kanat olurlar. Nesli tükenen son örnekler; Conkardeşler.
Yeni bir sene daha gelmek üzere, çocukluğumuzdaki heyecanlar yok, dünyada da neşe yok artık. Medeniyet denilen meret arttıkça insanoğlu birbirine girmeye başladı, yetmez oldu topraklar, yetmez oldu kazançlar, binalar, arabalar.
Empati yok artık, teknolojik gelişmeler muazzam ama bir o kadar da samimi paylaşımlar yok oldu, komşuluklar bitti, mahalle kavramı uzaylı oldu. Biz yerini ben’e bıraktı. Herkes bir ‘’ben’’ ile bencillikle koşuyor.
Yeni bir sene daha gelmek üzere…
Çok mu hayalperest olurum acaba bu sene Noel babadan ; önce sağlık, tüm dünyaya barış, insanoğluna akıl fikir ver desem???
Perrin GÖKDEMİR ÜLKER 15.12.2015
Yazarın Tüm Yazıları... - Yazar'a mesaj yaz
-
Yorum Yaz
|
|